GÜLBAHÇELİ
VİP Üye
- Katılım
- 4 Mar 2020
- Mesajlar
- 1,542
- Puanları
- 112
Daire, üçgen, kare
Yaratılması en kolay geometrik şekil dairedir. Bütün ihtiyacınız olan bir pergel veya sicim, sırık ve
işaretleyicidir. İçice geçmiş iki daire çizmek için pergeli ilk dairenin çevre çizgisi üzerine yerleştirip
aynı boyda bir daire daha çizmeniz yeterlidir. Bu vesica tasarımından, en önemli üç "kök" (22, 32, 52)
çıkarılabilir.
Dairelerin çevrelerini l olarak alırsak, elimize köşegeni karekök işareti 2 olan bir kare ve köşegeni
karekök işareti 5 olan bir dikdörtgen geçer. Çevre çizgilerinin kesiştiği en üst noktadan en alt noktaya
kadar olan uzaklık bize bir üçgenin yüksekliğini karekök işareti 3 olarak verir. Dikdörtgen,
"altın anlam" orantısını bulmak için de kullanılabilir. Daha sonra da göreceğimiz gibi,
vesica ve 2'ye l dikdörtgen, antik ölçülerin temelidir.
Üçgen, daire ve kare arasındaki geçiş formu olarak görülmektedir.
Zamanla tanrılar ve tanrıçalar arasında bir üçleme, baba, anne ve oğul sembolü haline gelmiştir;
Mısır'da olduğu gibi. Bu kavram, birçok dini inanç sisteminde temel olmuş ve Hıristiyanlık'da
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak ortaya çıkmıştır.
Üçgenin en mükemmel şekli kenar uzunluklarının ve açıların eşit olduğu eşkenar üçgen kabul edilmektedir.
Yaygın biçimde kullanılan diğer bir üçgen de, kendisinden çok daha uzun zaman önce ortaya çıkmasına
karşın Pisagor'a ithaf edilmiştir. Kenar uzunlukları tam sayı oranıyla gösterilmektedir; 3:4:5.
Bu üçgen, dik üçgenin kenar uzunlukları tam sayı olarak ifade edilebilecek en basit şeklini sunmaktadır.
Basit sayısal oranlar alındığından, sanat ve heykelde olduğu kadar gözlemcilikte de çok kullanılmıştır
. Kefren Piramidi, buna dayanmaktadır.Sembol kolye
Daire, üçgen, kare ve dikdörtgen, kutsal mimarinin temeli olmuştur.
Geleneksel olarak, belli oranlarla birbirlerine bağlıdırlar.
Bu oranlar kozmosun özgün uyumunu göstermeye çalışmaktadır.
Böyle bir oranın adı Aristo tarafından "gnomon" olarak belirlenmiştir:
"Orijinal şekile eklendiğinde ortaya çıkan şekili orijinaline benzeten şekil."
Diğer bir deyişle, her ek adımda orijinal oran korunmaktadır.
Bunun bir örneği "altın anlam" oranının sayısal olarak ifadesi olabilir; l, l, 2, 3, 5, 8, 13, 21... gibi.
Bu sistemde son sayı, kendisinden önceki iki sayının toplamı olmaktadır.
Fibonacci serisi de buna güzel bir örnektir ama başkaları da vardır.
Robert Lawlor, Sacred Geometry (Kutsal Geometri) adlı kitabında, 1:2 oranından çıkan Fibonacci serisine
dayanan "gnomon" spiraller örneğini vermektedir. Bu genişleyen şekillere bazen "dönen kareler" de denir;
bu, doğal dünyada sık raslanan spirallere benzemektedir.
Farklı oranlardaki gnomonları incelerken, önemli bir şeyi keşfettim. 1:3 oranlı gnomonlardan biri,
tam olarak Giza piramitlerine bağlıydı. Bu orandan aynı zamanda Keops'un, Kefren'in ve Menkar'ın da temel
oranları çıkabiliyordu. Gelişim, bir çizgi üzerinde üç bitişik karenin çizilmesiyle başlıyordu
ve bunlarla 1x3 oranında bir dikdörtgen yaratılıyordu. Sonra gelişimin her aşamasında uzun kenar
üzerine dizilmiş her kare çiziliyordu.
İlk kare, 3:4 oranında bir dikdörtgen yaratıyordu. Bunu ikiye katlamak Kefren'in oranını veriyordu;
6:4. 3:4 dikdörtgene iki kare daha ekleyince, Keops Piramidi'nin 7:11 oranı ortaya çıkıyordu.
Bir kare daha eklenince Menkar Piramidi'nin 11:18 oranı oluşuyordu. 3'e l'lik bir dikdörtgenle başlayan
bu yöntem, piramitlerin taban ve yükseklik oranlarının belli bir matematiksel sistemle yürüdüğünü açığa
çıkarmaktadır. Tesadüfi ya da bilinçli olsun, uyumlu bir geometrik seri izlemektedirler.
3:1 oranında bu kadar önemli olan nedir? Belki bu da Mısırlılar'ın Osiris, İsis ve Horus üçlemesini yansıtıyor
olabilir. Bundan asla emin olamayız ama bu kalıp, Mısır modeli hakkında değerli bir görüş sunmaktadır.
Kutsal geometri bütün dini yapıların yüzey şekillerinin içinde istisnasız olarak yer alır; cami, kilise,
bütün ibadet yerinde. Kadim zamanlardan beridir bütün dini olan yapıların etrafları ve yapı biçimleri,
kutsal geometrinin sonsuzluğa varan bir bütünü ile kuşatırdı.
Modernizm öncesi zamanda sayılar sadece hesap yapmak ve miktar belirlemenin dışında belli anlamları olan bir
ifade ederdi. İnşa edilecek yüzeylerin figürlerinde üçgenlerin, dairelerin,
kare ve altıgenlerin sayılarla uyumu görülürdü. Bu figürler ile içten ruhani bir bağ kendiliğinden var olur.
Duygusal bütünleşme gelenlerle ilahi bir bağ ile beraber olurdu.
Zira kutsal geometri ile yaratılışın bütünlüğüyle birdi.
Dünyanın bütün yüzeyinde ve kozmosta İlahi(Tengri’nin) yaratıcı mimarlığı matematik
uyumun şekillerle uyumunda görülür. Kutsal geometriyi modern zaman içinde Tengri’nin matematiği
diye adlandırır.
Doğal şekiller üzerinde yapılan araştırmalarda kutsal geometrinin köklerinin doğal şekilleri takip
ettiği görülür. Kar tanesinde, natilüs kabuğunda, ay çekirdeği çiçeğinde, bal peteğinde, bazalt şekillerde,
hava şartlarının değişimin uzaydan görüntülerinde, lotus çiçeğinde…
Yaratılmış hiçbir varlıkta tesadüfe ve rastgeleye yer yoktur.
Hepsinde matematiksel bir uyum ve fraktal yapı saklıdır.
Altın oran yani 1.618 sayısının deruni orantısı, bütün yaratılmış varlıkların uyumunda en güzel biçimde
kutsal geometrinin orantısında görülür. Kutsal geometri ile yapılmış olan figürlerde, antik Mısır
inşalarında, ortaçağ kiliselerinde, Tibet Yaylasındaki ve Himalayalardaki ibadethanelerde,
İslam sanatının taş ve çini nakkaşlarında, Himalayalardaki mantra ve yantralarda( bunlar
mistik zerre âlem ile külli âlem arasındaki uyumu anlatan minyatür türü şekillerdir) altın oranın
uyumu görülür.
Leonardo da Vinci ‘nin “Vitruvian Man” adlı insan vücudu ile altın oranın uyumu kutsal geometrinin
tam orta yerinde göstermiştir. Leonardo da Vinci ‘nin ilham aldığı Vitruvius adlı Romalı bir mimar olmuştur.
Kutsal geometrinin doğasında matematiğe ait bir döngünün, kusursuz işleyişi ve devamlılığı yatar.
Kutsal geometri dalga biçiminde, iki dairenin birleşiminde, üçgenlerin bir araya gelmesi ile,
simetrik şekiller halinde devamlı olarak bir bütünün parçasıdır.
Böylece yaratılmış tabiat ve insan ile sanat eserleri arasında bir pencere açılmıştır.
Sanki ilahi yaratılışın minyatürü kutsal geometrinin şekilleri arasında belirir.
Son zamanlarda her şeyi kuşatan ve her şeyin bir sebebini araştıranlar
“fringe teorisi” diye bir açıklama getirmeye çalışıyor.
alıntıdır
Yaratılması en kolay geometrik şekil dairedir. Bütün ihtiyacınız olan bir pergel veya sicim, sırık ve
işaretleyicidir. İçice geçmiş iki daire çizmek için pergeli ilk dairenin çevre çizgisi üzerine yerleştirip
aynı boyda bir daire daha çizmeniz yeterlidir. Bu vesica tasarımından, en önemli üç "kök" (22, 32, 52)
çıkarılabilir.
Dairelerin çevrelerini l olarak alırsak, elimize köşegeni karekök işareti 2 olan bir kare ve köşegeni
karekök işareti 5 olan bir dikdörtgen geçer. Çevre çizgilerinin kesiştiği en üst noktadan en alt noktaya
kadar olan uzaklık bize bir üçgenin yüksekliğini karekök işareti 3 olarak verir. Dikdörtgen,
"altın anlam" orantısını bulmak için de kullanılabilir. Daha sonra da göreceğimiz gibi,
vesica ve 2'ye l dikdörtgen, antik ölçülerin temelidir.
Üçgen, daire ve kare arasındaki geçiş formu olarak görülmektedir.
Zamanla tanrılar ve tanrıçalar arasında bir üçleme, baba, anne ve oğul sembolü haline gelmiştir;
Mısır'da olduğu gibi. Bu kavram, birçok dini inanç sisteminde temel olmuş ve Hıristiyanlık'da
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak ortaya çıkmıştır.
Üçgenin en mükemmel şekli kenar uzunluklarının ve açıların eşit olduğu eşkenar üçgen kabul edilmektedir.
Yaygın biçimde kullanılan diğer bir üçgen de, kendisinden çok daha uzun zaman önce ortaya çıkmasına
karşın Pisagor'a ithaf edilmiştir. Kenar uzunlukları tam sayı oranıyla gösterilmektedir; 3:4:5.
Bu üçgen, dik üçgenin kenar uzunlukları tam sayı olarak ifade edilebilecek en basit şeklini sunmaktadır.
Basit sayısal oranlar alındığından, sanat ve heykelde olduğu kadar gözlemcilikte de çok kullanılmıştır
. Kefren Piramidi, buna dayanmaktadır.Sembol kolye
Daire, üçgen, kare ve dikdörtgen, kutsal mimarinin temeli olmuştur.
Geleneksel olarak, belli oranlarla birbirlerine bağlıdırlar.
Bu oranlar kozmosun özgün uyumunu göstermeye çalışmaktadır.
Böyle bir oranın adı Aristo tarafından "gnomon" olarak belirlenmiştir:
"Orijinal şekile eklendiğinde ortaya çıkan şekili orijinaline benzeten şekil."
Diğer bir deyişle, her ek adımda orijinal oran korunmaktadır.
Bunun bir örneği "altın anlam" oranının sayısal olarak ifadesi olabilir; l, l, 2, 3, 5, 8, 13, 21... gibi.
Bu sistemde son sayı, kendisinden önceki iki sayının toplamı olmaktadır.
Fibonacci serisi de buna güzel bir örnektir ama başkaları da vardır.
Robert Lawlor, Sacred Geometry (Kutsal Geometri) adlı kitabında, 1:2 oranından çıkan Fibonacci serisine
dayanan "gnomon" spiraller örneğini vermektedir. Bu genişleyen şekillere bazen "dönen kareler" de denir;
bu, doğal dünyada sık raslanan spirallere benzemektedir.
Farklı oranlardaki gnomonları incelerken, önemli bir şeyi keşfettim. 1:3 oranlı gnomonlardan biri,
tam olarak Giza piramitlerine bağlıydı. Bu orandan aynı zamanda Keops'un, Kefren'in ve Menkar'ın da temel
oranları çıkabiliyordu. Gelişim, bir çizgi üzerinde üç bitişik karenin çizilmesiyle başlıyordu
ve bunlarla 1x3 oranında bir dikdörtgen yaratılıyordu. Sonra gelişimin her aşamasında uzun kenar
üzerine dizilmiş her kare çiziliyordu.
İlk kare, 3:4 oranında bir dikdörtgen yaratıyordu. Bunu ikiye katlamak Kefren'in oranını veriyordu;
6:4. 3:4 dikdörtgene iki kare daha ekleyince, Keops Piramidi'nin 7:11 oranı ortaya çıkıyordu.
Bir kare daha eklenince Menkar Piramidi'nin 11:18 oranı oluşuyordu. 3'e l'lik bir dikdörtgenle başlayan
bu yöntem, piramitlerin taban ve yükseklik oranlarının belli bir matematiksel sistemle yürüdüğünü açığa
çıkarmaktadır. Tesadüfi ya da bilinçli olsun, uyumlu bir geometrik seri izlemektedirler.
3:1 oranında bu kadar önemli olan nedir? Belki bu da Mısırlılar'ın Osiris, İsis ve Horus üçlemesini yansıtıyor
olabilir. Bundan asla emin olamayız ama bu kalıp, Mısır modeli hakkında değerli bir görüş sunmaktadır.
Kutsal geometri bütün dini yapıların yüzey şekillerinin içinde istisnasız olarak yer alır; cami, kilise,
bütün ibadet yerinde. Kadim zamanlardan beridir bütün dini olan yapıların etrafları ve yapı biçimleri,
kutsal geometrinin sonsuzluğa varan bir bütünü ile kuşatırdı.
Modernizm öncesi zamanda sayılar sadece hesap yapmak ve miktar belirlemenin dışında belli anlamları olan bir
ifade ederdi. İnşa edilecek yüzeylerin figürlerinde üçgenlerin, dairelerin,
kare ve altıgenlerin sayılarla uyumu görülürdü. Bu figürler ile içten ruhani bir bağ kendiliğinden var olur.
Duygusal bütünleşme gelenlerle ilahi bir bağ ile beraber olurdu.
Zira kutsal geometri ile yaratılışın bütünlüğüyle birdi.
Dünyanın bütün yüzeyinde ve kozmosta İlahi(Tengri’nin) yaratıcı mimarlığı matematik
uyumun şekillerle uyumunda görülür. Kutsal geometriyi modern zaman içinde Tengri’nin matematiği
diye adlandırır.
Doğal şekiller üzerinde yapılan araştırmalarda kutsal geometrinin köklerinin doğal şekilleri takip
ettiği görülür. Kar tanesinde, natilüs kabuğunda, ay çekirdeği çiçeğinde, bal peteğinde, bazalt şekillerde,
hava şartlarının değişimin uzaydan görüntülerinde, lotus çiçeğinde…
Yaratılmış hiçbir varlıkta tesadüfe ve rastgeleye yer yoktur.
Hepsinde matematiksel bir uyum ve fraktal yapı saklıdır.
Altın oran yani 1.618 sayısının deruni orantısı, bütün yaratılmış varlıkların uyumunda en güzel biçimde
kutsal geometrinin orantısında görülür. Kutsal geometri ile yapılmış olan figürlerde, antik Mısır
inşalarında, ortaçağ kiliselerinde, Tibet Yaylasındaki ve Himalayalardaki ibadethanelerde,
İslam sanatının taş ve çini nakkaşlarında, Himalayalardaki mantra ve yantralarda( bunlar
mistik zerre âlem ile külli âlem arasındaki uyumu anlatan minyatür türü şekillerdir) altın oranın
uyumu görülür.
Leonardo da Vinci ‘nin “Vitruvian Man” adlı insan vücudu ile altın oranın uyumu kutsal geometrinin
tam orta yerinde göstermiştir. Leonardo da Vinci ‘nin ilham aldığı Vitruvius adlı Romalı bir mimar olmuştur.
Kutsal geometrinin doğasında matematiğe ait bir döngünün, kusursuz işleyişi ve devamlılığı yatar.
Kutsal geometri dalga biçiminde, iki dairenin birleşiminde, üçgenlerin bir araya gelmesi ile,
simetrik şekiller halinde devamlı olarak bir bütünün parçasıdır.
Böylece yaratılmış tabiat ve insan ile sanat eserleri arasında bir pencere açılmıştır.
Sanki ilahi yaratılışın minyatürü kutsal geometrinin şekilleri arasında belirir.
Son zamanlarda her şeyi kuşatan ve her şeyin bir sebebini araştıranlar
“fringe teorisi” diye bir açıklama getirmeye çalışıyor.
alıntıdır