Alfabe Nedir? Alfabenin Tarihi

aga_0074

Youtube sayfamız Defineadresi TV
VİP Üye
Katılım
19 Ocak 2020
Mesajlar
1,049
Puanları
151
Alfabenin Tarihi

Bazı araştırmacılara göre Sümerler M.Ö. 3300 yılında çivi yazısını icat etmişler. Bazı araştırmacılar da yazının ilk defa Girit adasında, bazıları Kıbrıs adasında, bazıları ise alfabenin ilk kez İ. Ö. 2000 yıllarında Sina Yarımadası’nda ortaya çıktığını iddia etmektedirler...


Alfabe Nedir?

Alfabe yazısı, insanlarla ürünlerin, fikirlerle düşünsel yeniliklerin daima iç içe girdiği Akdeniz çevresinde ve Kenan (Fenike ve Filistin) ülkelerinde ortaya çıktı.

Birinci binyıldan beri alfabe oluşturma yönünde birçok girişim olmuştu: hiyeroglif işaretlerini temel alan yaklaşık 30 işaretlik basit bir yazı kullanan, Milattan Önce1800'e doğru, muhtemelen Asya kökenli Sinalı madencilerin girişimi bunlardan biridir. Mısır'la Kenan dünyasının kaynaştığı, Biblos'ta, hiyerogliften yola çıkılarak benzer şekilde hece değerine ya da sessiz harflere dayanan 75 işaretli bir sistem oluşturuldu.


Arap Alfabesi
1580462316435.png

Arap Alfabesi, M.S. 2 ve 4’üncü yüzyıllar arasında Nebati yazısı olarak isimlendirilen yazı sisteminden esinlenerek ortaya çıktığı düşünülen bir alfabedir. Nebati yazısı ise pek çok alfabeye esin kaynağı olan Fenike alfabesinden evrilen ve Arami alfabesinin bir türevi olan yazı sistemi olarak tarif edilebilir. Yani Arap alfabesinin kökeninin Sami alfabesine ve Sami dillerine dayandığı söylenebilir. Zaten Arap Alfabesinde bulunan 28 sessiz harfin 22 tanesi Sami dillerinden, Sami Alfabesinden alınan harflerdir. Bu sesler bazı şekil değişikliklerine uğramışlardır. Geriye kalan 6 harf ve onların verdiği sesler ise Arapça’ya özgü olan seslerdir.

Aryan (Eski Pers) Alfabesi

1580462338133.png

'Ari' ya da 'Aryan' kelimesi 19. yüzyıl başlarına kadar bilinmezken bu kelimenin ortaya batılılarca atılmasının en büyük nedeni, antik Helen uygarlığının kendiliğinden ortaya çıkmadığı , bu uygarlığın kökenlerinin 'doğuda' aranması gerektiği hususundan dolayıdır.

Bu nedenle doğuda bir kültür oluşturulmalıydı ve antik Helen efsanelerinin kökenlerinin bir kültüre dayandırılması gerekiyordu. Ancak bu kültürü seçerken de tek bir hedef seçilmeliydi, yoksa bazen yalancı bazen de safsatacı olarak nitelenen ve gitmediği coğrafyalar hakkında bilgiler veren Herodot 'un batılı yazarların nitelemesi olarak saptırmaları (!), arkeolojik çevrelerce yaşadığı dahi tartışılan ama Homeros'un yazdıklarının iflası mıydı bu yeni durum?

O halde Herodot'un yazdıklarına atıfta bulunarak üstün zekalı insanların sadece 'ılıman' iklimli bölgelerde ortaya çıkabileceğini öne sürecek kadar ilginç fikirlere sahip Platon'un görüşlerinin dayandığı Helen efsanesini sadece Fenike ya da Mısır'a dayandırmaktan öte yeni bir kavram ortaya atılmalıydı ki bunun adı da 'ari' ya da 'aryan' kelimesine dayalı olarak bölgede antik çağlardan bu yana yer alan yeni toplulukların menşeilerini ya da orijinlerini bir araya toplamaktı hedef. Arman Berard bu durumu antik çağlarda ve günümüzde Latin alfabesinin dayandığı Fenike (Phoenician) alfabesine (yukarıda) rağmen 'Herodot bize her şeyin Fenike'den, Mısır'dan geldiğini beyhude yere anlatıp duruyor' diyerek bu karşıt görüşleri adeta teyit ediyordu.

İşte ari ya da aryan ırkı böyle ortaya çıkmıştı.

Hatta daha da ileriye gidilerek bugünkü bilgilerimize göre genlerin içindeki 'alel' lerin farklı frekanslarından dolayı milletlerin farklı davranış modlarına sahip olmaları şeklinde ispat edilen davranış farklılıklarını sanki genler farklı imiş gibi sunan biyolojist yaklaşımlara paralel şekilde Adem' in ari ırktan , cennetteki yılanın ise Sami ırktan olduğuna dair Ernst' in fikirlerini ileriye taşıyan Hitler'in önemli filozofları arasında bulunan Paul de Lagarde' nin ırkçı söylemleri, tarihi yeniden yazmak uğruna yanına arkeologları da alarak Mısır'ı fetheden Napolyon'un önemli fikir babaları ile üst seviyelere taşınacaktı.

Hintlilerin kutsal kitabı olan 'rigveda' larda birkaç kez geçen ve soylu, onurlu anlamına gelen 'ari' kelimesi bazı ansiklopedilerde tanımlandığı şekilde ' et yemeyen' 'canlılara zarar vermeyen' 'öğretilere harfiyen uyan' bir saflığın ifadesi olarak onların ata yurtlarının Kafkaslar ve Orta Asya olduğu ancak daha sonra Hindistan'a inerek burada bulunan Dravidlerle çatışarak onları güneye sürdükleri bundan dolayı bu halkları Hindistan'a süren toplulukların 'tu kaka' edilmesi gerektiği, sonuçta Hintçe ve Farisi diller arasındaki benzerliklerden dolayı bir Hint Avrupa ya da Hint Ari diye yeni bir kavram ortaya atılması gerektiği bir uydurma tarih olarak benimsenmişti.

Günümüzde kullanılan İran sözcüğünün kökeni de Sanskritçe Aryan sözcüğünden gelmiş olup Farsça'ya da Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Avesta'dan geçmişti.

Öyleki bu Hint-Ari den olmayan uluslar daha sonra köle anlamına gelecek 'dasa' ya da 'dasyu' olarak ifade edilerek Pers dilinde aryan olmayanlara 'anairya' denildi ve yazdıkları şüphe götüren (!) Herodot'da Urmiye Gölü'nün güneybatısında yerleşik Medlerle birlikte İskitler' i de 'arioi' olarak tanımladı. Halbuki aynı dönemde Urmiye Gölü'nün batısında ise Persler oturmaktaydılar. (m.ö. 9. yüzyıl)

Asur Alfabesi
1580462529582.png1580462545169.png

İlkçağın en büyük uygarlıklarından birisi olarak kabul edilen Asurlular, yazıyı başta Anadolu olmak üzere bölgedeki diğer yerleşkelere ve insan topluluklarına taşıyan medeniyet olarak da bilinirler. Asıl yaşadıkları yerler şimdiki Kuzey Irak’ta bulunan Dicle nehrinin kıyısındaki Asur Şarkat Kalesi olarak bilinmektedir. Ama ilerleyen dönemlerde topraklarını geliştirmişler, Doğu ve Batı medeniyetleri arasındaki ticareti değerlendirmişler, Mezopotamya başta olmak üzere Anadolu’nun güneydoğu bölgesinde ve kimi zamanlarda da Suriye’nin kuzeyinde önemli bir güç haline gelmişlerdir. Anadolu’da koloniler kurmaya başladıkları dönem ise Babillilere bağlı oldukları M.Ö.2000’li yıllardır. Bu ticaret kolonilerinin en büyüğü bugünkü Kayseri’de bulunan Kültepe idi. M.Ö. 14. Yüzyıla kadar Babillilere ve Mitannilere bağımlı olarak kalmış, sonrasında bağımsızlıklarını kazanmışlardır. M.Ö.14.yüzyıl sonrasındaki yaklaşık 800 yıl kadar, bölgede sözü geçen bir imparatorluk oldular. Tarihte acımasızlıkları ve atılgan birer savaşçı olmaları yönüyle tanınan Asurlular, M.Ö.1200 yılı civarında gerileme dönemine girmişlerdi. Kısa bir süre eski güçlerine kavuşsalar da göçebe Aramiler’in ve diğer düşmanlarının yapmış oldukları akınlar sebebiyle bu dönemi sürdüremediler. Ama M.Ö.9.yüzyıl ile M.Ö.7.yüzyıl arasında tekrar genişlemeye başladılar ve Yeni Asur İmparatorluğu olarak isimlendirilen, sınırları Basra Körfezi’nden Mısır’a kadar uzanan bir devlet haline gelmeyi başardılar. Son büyük kralları Elam’ı ele geçiren ve halkını yok eden Asurbanipal’dı. Asur krallığı M.Ö.612 yılında Babil kuvvetlerinin yaptığı saldırılar sonrasında yıkılmıştır.
Asur dili, kendisi gibi Antik Mezopotamya dilinin diyalektleri arasında bulunan Babil dili gibi son 2.000-2500 yıllık sürede konuşulmayan bir dildir. Dolayısıyla Asur dili ve Asur medeniyeti hakkında öğrenilen her şey Asur Alfabesi ile tutulan kayıtlardan, yazıtlardan gelmektedir. 1920’lerde başlatılan bir çalışma ile Asur medeniyetine ait olan kil ve taş tabletler üzerinde titiz araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalar çeşitli ülkelerden gelen araştırmacıların, bilim adamlarının katılımıyla 90 yılı aşkın bir süre devam etti. En son Asur dili ile yazılmış olan eser, M.S. 100 tarihini taşıyordu. Çok uzun süren çalışmalar sonucunda oluşturulan Asurca sözlüğü, Chicago Üniversitesi tarafından tamamlandı ve raflara yerleştirildi. Milyonlarca tarihi eser, tablet incelenerek tamamlanan çalışma, Asur medeniyetindeki evlilik, miras, boşanma, aile yapılanması gibi konulara da açıklık getiriyor. Uzun yıllar süren bu dev projenin tamamlanması ile Asur alfabesi hakkındaki araştırmalar da tamamlanmış oldu. Buna göre Asur dilinde ve Asur alfabesinde kullanılan 21 harf bulunuyor. Bu alfabe çivi yazısı türlerinden birini yazmak için kullanılıyor. Antik Asur medeniyeti hakkında elde edilen bütün bilgiler de bu tabletlerden geliyor. 88 bilim insanının yaklaşık 90 yıllık çalışması sonucunda oluşturulan Asurca sözlükte ise 28 bin kadar Asurca kelime bulunuyor. Ortadoğu-Mzeopotamya bölgelerinin yanı sıra Anadolu’nun o dönemlerdeki durumu hakkındaki bilgilere de bu sözlüğü kullanarak ulaşmak mümkün olabilir. Çünkü Asurlular tarafından kurulan ve Anadolu’nun farklı yerlerinde bulunan Antik kentler ortaya çıkmaya devam ediyor. Bu kentlerde bulunan yeni taş ya da kil tabletler de hem Asur uygarlığı hem de Anadolu’nun o dönemlerdeki durumu hakkında bazı yeni bilgiler verebiliyor. Dolayısıyla Asur dilinin ve Asur alfabesinin Anadolu’nun tarihine açıklık getirmesi bakımından önem taşıyan bir dil ve alfabe olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Babil Alfabesi
1580462660616.png1580462667529.png

Babil uygarlığı, M.Ö.1894 yılında kurulmuştur. Adını da etrafında kurulduğu Babil kentinden almıştır. Akad topraklarının yanı sıra Sümer topraklarını da kapsayan bir imparatorluğun merkezi, bugünkü Irak topraklarında bulunan El Hilla kasabasıdır. Babil halkının büyük bir çoğunluğu ise Sami ırkından gelen kişilerden oluşuyordu. Babil halkının dini inanışları ve tüm kültürleri Sümerlerden etkilenmişti. Sümerlerin alfabesi ise harf ya da hece alfabesi değildi. Yazıları yazmak için kullanılan karakterler resimlerden oluşuyordu. Üzerine bu karakterleri kullanarak yazı yazdıkları tabletleri pişiriyorlardı. Sümerler tarafından bu şekilde hazırlanan tabletlerden günümüze ulaşan tabletlerden bazıları 5.000 yaşındadır. Sümer çivi yazısı, bilinen en eski yazı sistemidir. Babil alfabesi olarak isimlendirilen alfabe de Sümer çivi yazısından esinlenerek oluşturulmuştu. Bölgede daha sonra Asurlular hüküm sürmüş ve Asur alfabesi olarak adlandırılan, aynı alfabelerden esinlenen yazı sistemini kullanmışlardır. Asur alfabesi ve Asurca hakkında yapılan kapsamlı çalışmalar sonucunda, 28 bin kelimeden oluşan Asurca sözlük hazırlanmıştır. Ama Babil alfabesi hakkında yapılmış olan bu kadar kapsamlı bir çalışma yoktur.
Tabi bir de şu noktayı belirtmek gerekir. Resim şeklindeki karakterlerden oluşan Sümer yazı sistemi tam olarak alfabe sayılmaz. Binlerce yıl içinde değişmiş, Babil ve Asur medeniyetleri zamanında kullanılan çivi yazısına dönüşmüştür. Yani aslında Sümer çivi yazısı olarak isimlendirilen yazı sistemi, Sümer yazısının zaman içinde değişerek Babil ve Asur çivi yazısına dönüşmesiyle ortaya çıkan yazı sistemidir. Aslında birbirinden farklı alfabeler ya da yazı sistemleri değillerdir. Ama kullanmak kolaylaşsa da, dili ve yazı sistemini bilmeyenler tarafından çözülmesi zor olan karmaşık bir yazı sistemi haline gelmiştir. Sonuç olarak ortaya çıkan çivi yazısı ve Babilliler tarafından kullanılan dil, çözümlenmesi zor olan tabletler şeklinde günümüze kadar gelmiştir. Ama bu uygarlığın ürettiği eserler, insanlık tarihi açısından çok önemli olarak kabul edilecek eserlerdir. Örneğin Babil Kulesi, Tevrat ve Kur’an gibi kutsal kitaplarda söz edilen bir kuledir. Babil Kulesi, Tanrıya ulaşmak amacıyla inşa edilmiş olan bir yapıdır. Dolayısıyla farklı kültürler için önemli olan bu yapı hakkında Babil uygarlığından kalmış olan tarihi eserler çok değerli olacaktır. Ayrıca bu tabletlerde bahsedilen başka eserler de vardır. Babilin Asma Bahçeleri ve Babil surları, ünü tüm dünya tarafından bilinen eserlerdir. Babil surlarının Babil kenti çevresinde olduğu ve yıkıldığı düşünülmektedir. Ama Babilin Asma Bahçelerinin yeri tespit edilememiştir. Dolayısı yla Babil döneminden kalan ve yeni bulunan tabletler, dünya harikaları arasında gösterilen Babilin Asma Bahçeleri hakkında bilgi verecek olan eserler olabilir. Bu da eskiden Babil toprakları olan bölgelerde, insanlık tarihi açısından paha biçilemeyecek olan kalıntılar olabileceği anlamına gelir. O halde Babil alfabesi ya da Sümer çivi yazısı ile yazılmış olan tabletlerin ya da diğer eserlerin, tüm insanlık tarihi açısından çok önemli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Bulgar Alfabesi
1580462763057.png

Bulgar Alfabesi, Bulgaristan'ın kullanmış olduğu resmi dillerinin oluşturduğu alfabedir. Slav dillerine ait olduğu için, 9. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Bulgar Alfabesinde bulunan birçok harf, Yunan Alfabesinden esinlenerek yapılmıştır. Bu dil yazıya dökülerek, cümlelerin oluşturulduğu ilk Slav dili olduğu için, 862 yılında oluşturulmuştur. Bulgar Alfabesi, Kiril Alfabesinden esinlenerek yapılmıştır. Bulgar Alfabesi, üç aşamadan geçerek günümüze kadar gelmiştir. Şu an kullanılan ve Modern Bulgar Alfabesi olarak bilinen alfabenin oluşması 16. yüzyıla dayanmaktadır. Modern Bulgar Alfabesinde 30 adet kelime bulunmaktadır. Bulgaristan'ın resmi dili Bulgarca olmasına rağmen, çoğunlukla Türkçe ve Romanca da sıklıkla konuşulmaktadır. Okuma ve yazma oranı çok düşük olmasından dolayı, yapılan göçler sayesinde bu oran biraz artmıştır. 7 ila 15 yaş arası eğitim mecburi eğitim olmaktadır. Rusça ile hemen hemen aynı olan, sadece birkaç harfin değişik olmasından kaynaklı olarak Slav dilleri arasında en eski olan dillerdir.
Bulgar Alfabesinde
10 adet sesli harf
21 adet sessiz harf
2 tanede ses değeri olmayan harf bulunmaktadır.

Genel olarak bakıldığında Bulgar alfabesi zor ve karışık gibi dursa da ufak bir tekrar egzersizi ile çok basit hale gelecektir zaten bir çok harf türk alfabesi ile aynı okunuş ve yazılışta. Bulgar alfabesini öğrendiğiniz ve okuyabildiğiniz taktirde Slav dillerinin de %90'ını öğrenebilirsiniz..
Bulgar Alfabesi Hakkında Püf Noktalar; 1) Bulgar Alfabesi Toplam 30 Harften Oluşmaktadır. 2) Bulgar Alfabesinde “C” harfi yoktur. O yüzden “C” ile başlayan kelimeler şu şekilde yazılmaktadır. “D” ve “J” harflerinin birleşimiyle bulgarcada ‘C’ harfi oluşturulur. Örneğin; Cemile yerine Djemile yazılmalıdır veya cami yerine Djami yazılmalıdır.....

Ermeni Alfabesi
1580463106844.png

Ermeni Alfabesi, M.S. 405 yılında Aziz Mesrop Maştots tarafından bulunmuştur.

19. yüzyılda Ermeni edebiyat dilinin de gelişmesiyle, Doğu Ermenicesi (Erivan) ve Batı Ermenicesi (İstanbul) lehçeleri arasındaki ayrım iyice ortaya çıkmış, o dönemler Farsça’nın bir diyalekti sanılan bu dilin özgün bir Hint-Avrupa dili olduğu da anlaşılmıştır.

Türkiye'de Ermenice
Türkiye'de Ermenice, Ermeniler bir kısmı tarafından konuşulur. Boğaziçi Üniversitesi, 2008 Şubat ayında aldığı bir kararla, Ermenice'yi seçmeli dil yapmıştır.

Ermenice'den Türkçe'ye geçen sözcükler
Abur Cubur: Erm. Abur yemek, özellikle sulu yemek, çorba < abril beslenmek Cubur kelimesi, anlam kuvvetlendirme amacıyla eklenmiştir.
Dudu : Erm. Dudu yaşlı kadın, dadı ~ Fa. Dādū → dadı
Hanut : Erm. XanuT dükkân
Haç : Fa. Xaç, Erm. XaÇ 1. direk, kazık, düz ve uzun dal, 2. çarmıh
Pezevenk :Erm. Pozavak fahişe çalıştıran, § poz fahişe (= Gürc pozi fahişe) + avak bey, sahip, baş.
Tekfur : Ar. Tekfūr Rum ya da Ermeni beyi ~ Erm. Takavor hükümdar § Tak taç (~ OFa tāg- → {taç1) + -avor -li, sahip
Bızdık: Erm. Bzdig küçük, ufak, kısa < Fa. Pest alçak, kısa
Örnek: Erm. Orinag [küç.] model, nümune < Orén kural, yasa, usul · Türkçede eskiden beri kullanılan bir sözcük iken, Dil Devrimi esnasında Öz Türkçe olduğu varsayımıyla türevleri yapılmıştır.
Murç: Erm. Murc çekiç
Zangoç: Erm. JamgoÇ kilisede çan çalan görevli § jam=kilise < goÇel=çağırmak
Çorak: Erm. Çorag kurak < Çor/Çir kuru ~ HAvr *ksero- kuru
Arak[lamak]: < Erm. Arak hızlı, çabuk
Pot: Erm. PoT kat, kırma, buruşuk

Dudu : Farsça: dudu, Türkçedeki hatun, hanım kelimeleri gibi bir ünvandır. Kelime aslen Farsça olup Türkçeye geçişi Ermeniceden değil Farsçadandır.

Pezevenk Türkçeye geçişi Farsça pejvend kelimesinden olabilir ancak ermeniceden geçtiği daha meydandadır: pozavak. Pej: Fahişe vend: satmak, satan, satıcı

Örnek: Örnek kelimesinin kökeni hakkında net bir karar verilebilmiş değildir. Ermenicedeki orinag kelimesinden mi yoksa Türkçe örenek (örgü numunesi, tez: anlam genişlemesi ile her tür numune, misal yerine geçmiştir zamanla) kelimesinden mi geldiği tartışmalıdır. Kaldı ki, Prof. Hıraçya Acaryan'ın Ermenice Etymologioue Lugatında (Erivan, taşbasması, 1926, C.6, S. 1609 - 1613) ÖRNEK kelimesi Pehlevice (Farsça) olarak gösterilmektedir. Yani Ermenice kökenli bir kelime olmadığı yazılıdır. Bu bakımdan örnek türkçe bir kelimedir.

Çorak: Çorak ve Kurak kelimeleri Türkçedir, Çor: Hastalık, illet, dert, veba anlamında olup, Çorak hasta/hastalıklı demektir, Çorak toprak ile Kurak toprak arasındaki farkı herkes bilir. Çorak toprak hastalıklıdır, ne yaparsanız yapın bitki yetişmez ancak kurak toprak sadece kurumuştur, sulanınca verim alınır.

Arak[lamak]: Türkçede araklamak olarak kullanılan sözde hızlı ve çabuk anlamındaki Ermenice arak ile ilişki yoktur. Araklamak fiilinin el çabukluğu, hızlılık gibi bir anlamı yoktur. Bu deyimin "Menfaat, sevab, karşılık" anlamlarındaki arak sözünden gelmiş olması çok daha muhtemeldir.

Temel söz dağarcığı örnekleri
Evet =Ayo
Hayır =Voç
Gel =Egur
Afedersiniz = Neroğutyun
Merhaba = Parev
Teşekkür ederim = şnorhagal em
Çok teşekkür ederim =şad şnorhagal em
Hoşgeldiniz = Pari egak
Allahaısmarladık = Mnak parov
Günaydın = Pariluys
İyi akşamlar =Kişerpari
İyi geceler = Luyspari
Seni seviyorum =Kezi gı sirem (gor)**
Ben de seni seviyorum =es al kezi gı sirem
nasılsın?=inç bes es
iyiyim sen nasılsın= ağeg em=(lav em), tun inç bes es
canım=hokis
benim adım levon=im anunıs Levon e
yaprak=derev
güvercin=kayçi
meryem ana=Merijem holtezelal
anlamıyorum=çem hasgınar (gor)**
bilmiyorum=çem kider (gor)
saat kaç?=jamı kani e
ismin ne?=anunıt inç e
anne=mayr, mama, mayrig (annecik)
baba=hayr, hayrig
abla=kuyr, kuyrig
anneanne/babaanne=yaya
burun=kit

Fenike Alfabesi
1580463191424.png1580463203709.png

Fenike alfabesi, tahminen M.Ö. 1050 yılında ortaya çıkmış, Fenike dilini yazmak için kullanılmıştır. Günümüzde birçok modern alfabenin Fenike alfabesinden doğduğuna inanılır. Arap alfabesi, Latin alfabesi, Yunan alfabesi ve (Yunan alfabesi üzerinden) Kiril alfabesi gibi. Bugün Fenike alfabesi ile ilgili arkeolojik kalıntılar, Mısır ve Lübnan'ın tarihî bölgelerinde bulunabilir.
 

aga_0074

Youtube sayfamız Defineadresi TV
VİP Üye
Katılım
19 Ocak 2020
Mesajlar
1,049
Puanları
151
Göktürk Alfabesi
1580463349719.png

Göktürk Alfabesi ya da Orhun Alfabesi, Göktürkler tarafından kullanılan alfabedir.

Göçebe bir yaşam süren Türklerin, yazıya olan gereksinimleri geç bir vakitte belirmiş gözükmektedir. Bilindiği kadarıyla Türklerin kullandığı ilk yazı sistemi olan ve Orhun Yazıtları'nda kullanılmasından ötürü Orhun Alfabesi olarak adlandırılan yazı sistemi ilk olarak (en azından var olan bulgulara göre) 6. yüzyılda kullanılmıştır. Burada önemli bir nokta bu alfabenin Orhun alfabesi olarak isimlendirilmesine karşın, Orhun Yazıtları'nın yazılıp, anıtsal nitelikte dikilmesinden iki yüzyıl önce Yenisey'deki anıtlarda kullanılmış olmasıdır. O halde akla, neden Yenisey Alfabesi adıyla literatüre girmediği sorusu gelir. Bu durum, adı geçen alfabenin son ve mükemmel biçimini Orhun'daki anıtlarda almış olmasından kaynaklanır. Gök Türkler, Uygurlar, Kırgızlar tarafından doğduğu coğrafyada kullanılan Orhun yazısı, bazı Türk boylarınca Avrupa'ya da taşınmıştır. Hatta 16. yüzyıla kadar Macaristan'da Sekeller arasında kullanıldığı bilinmektedir.

İlk yazıtların bulunuşu
Orhun Alfabesinden günümüze kalan en büyük kalıntılar olan, Göktürkler döneminde dikilen yazıtların çözülüp değerlendirilmeleri ancak 19. yüzyıl sonunda gerçekleşebilmiştir. Bu yazıtlardan ilk bulunanları Yenisey Irmağı boyundaki yazıtlardır. 1889'da ise Orhun yazıtları denilen iki büyük yazıt daha ortaya çıkarılmıştır. Bunların öteki yazıtlardan farklı olarak arka yüzlerinde Çince metinler bulunuyordu. Bu yazıtlar 1893'te Danimarkalı Türkolog Wilhelm Thomsen tarafından çözülmüş ve böylece, bu yazıtların Kültigin ve Bilge Kağan tarafından diktirilmiş oldukları, bu yazının Göktürklere özgü bir alfabe olduğu ve bu dilin de eski (öz) Türkçe'nin bir lehçesi olduğunu ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde, gün geçtikçe Asya’da bu yazı sistemiyle yazılmış yeni Türk yazıtları ortaya çıkarılmakta ise de en tanınmış Türk yazıtları halen Orhun, Yenisey ve Yedisu’da keşfedilen yazıtlardır.

Kökeni
Orhun Alfabesindeki birçok harf diğer bütün alfabelerde olduğu gibi o milletin sık kullandığı resimlerden türetilmiştir. Örneğin Orhun Alfabesindeki → "y" harfi Türklerin hayatında önemli bir yer arz eden "yay" kelimesinden gelmektedir. → "oq" ya da "ok" harfi de bildiğimiz "ok" kelimesinden türetilmiştir. → "ök" harfi de Kazım Mirşan'a göre eski Türkçe'de kullanılan "ök (keçi)" kelimesinden gelmektedir Kazım Mirşan bu harfin yatay şekilde yazılmış şekillerini de bulmuştur. Her ne kadar ortada Göktürk alfabesinin Soğdçadan geçtiğine dair bir kanıt yoksa da Pehlevi ailesi zamanında İran'daki ve çevre ülkedeki Türkleri etkilemek amacıyla bu sav desteklenmiştir.

Oluşturan Harfler
Orhun Alfabesi'nde 38 harf vardır (Orhun harflerinin prototipi olarak görülen Yenisey yazı sisteminde 150'den fazla işaret vardır. Bu işaretlerin elenerek Orhun Alfabesi'nde 38'e indirildiği görülüyor). Bu harflerin 4 tanesi ünlü, geriye kalan 34 tanesi ünsüz işaretleridir. Doğal olarak Türkçe'de bu kadar sessiz harf bulunmaz. Bu durumun nedeni Orhun Alfabesi'nde birçok sessiz harfin iki işaret ile gösterilmesidir. Somutlaştırılırsa, yanındaki vokalin kalın ya da ince oluşuna göre, "b, d, g,ğ, l, n, r, s, t, y" seslerini veren ikişer adet harf mevcuttur. Yani "bilge" sözcüğünü yazarken kullanılan "b" ile "bars" sözcüğünü yazarken kullanılan "b" birbirinden farklıdır. Ayrıca "ık, ok, nç, yn" gibi çift ses, çift ünsüz işaretleri de mevcuttur.



Sessiz harfler açısından kalabalık bir surette olan Orhun Alfabesi, Türkçenin 8 sesli harfine karşılık 4 harfe sahiptir. "a, e", "ı, i", "o, u", "ü,ö" sesleri birbirinden ayrılmadan kullanılır.

Orhun Anıtları ile dönemin öteki yazıtları arasında, hatta Orhun'daki yazıtlar arasında kullanılan harflerin biçimleri bakımından (özellikle Tonyukuk Anıtı'nda kullanılan yazıda) bazı farklılıklar vardır. Yine Tonyukuk Yazıtı'nda ötekilerde olmayan "baş" lologramı ile s, ş seslerini ünleyen kare biçiminde bir harf daha vardır.

Yazım
Orhun harfleri kullanılarak yazılan metinde (günümüzde kullandığımız Latin harfleriyle yazımda olduğu gibi) harfler bitişmez, ayrı yazılır.

Sözcükler, aralarına üst üste iki nokta koyulmak suretiyle birbirinden ayrı yazılır. Bunun dışında herhangi bir noktalama işareti yoktur. Yazı (Arap ve Fars alfabesindeki gibi) sağdan sola yazılır.

Orhun yazısında vokallerin çoğu kez yazılmadığı görülür. Yazılmayan vokaller kelime başında ve kelime sonunda olup (özellikle "a, e"), sondaki vokaller genellikle her zaman yazılır. Orhun yazısının konsonant imlâsı ise sağlam sayılır. Harf fazlalığına karşın önemli bir karışıklık ve karıştırma durumu görülmez. Ancak kalın ve ince konsonantın, bazı yerlerde birbirinin yerine kullanıldığı da görülür. Ayrıca "s" harfi birçok defa "ş" için de kullanılmış ve ayrıca birbirine benzediği için (tabii ki Orhun alfabesinde) bir iki sözcükte de "l" yerine "ş" ve "kalın s" yazılmıştır.

Çağımızda kullanımı
İlk kez Orhun Yazıtlarında bulunmuş ve çözümlenmiş olduğu iddia edilen bu alfabe, Türkoloji ile uğraşanlarca sayısal ortama aktarılmış ve yazı tipleri oluşturulmuştur. Türkolog Mehmet Kömen tarafından da 'Türük Dil Yazısı Yazım Kuralları' adıyla da kitaplaştırılmış ve araştırmacıların bilgisayar ortamında yararlanabilmesi amacıyla da içeriğine CD eklenmiştir.

Bu aşamada var olan sorunlar ise tüm Türkoloji çalışması yapanların batı kökenli tez ile tüm Türk dünyası lehçelerini temel alan tezler ortak olarak buluşamadığı konularda vardır. Okunması ve tarihlenme biçimleri de bu tartışmalar kapsamındadır.

Yunan Alfabesi
Greek Alphabet
1580463419719.png1580463431236.png
Sayılar
  1. Alpha
  2. Beta
  3. Gamma
  4. Delta
  5. Epsilon
  6. Zeta
  7. Eta
  8. Theta
  9. Iota
  10. Kappa
  11. Lambda
  12. Mu
  13. Nu
  14. Xi
  15. Omicron
  16. Pi
  17. Rho
  18. Sigma
  19. Tau
  20. Upsilon
  21. Phi
  22. Chi
  23. Psi
  24. Omega
Yunan alfabesi tarihî dönemden çağdaş döneme kadar çeşitli değişikliklerle aslen Yunancanın yazımında kullanılan alfabedir. Aslen Fenike alfabesinden türetilmiş ve İlk olarak MÖ 9. yüzyıl sonlarında ya da 8. yüzyıl başlarında kullanılmaya başlanmıştır. Latin ve Kiril alfabelerinin atasıdır. Günümüzde Yunanca yazmak dışında matematikte, temel ve mühendislik bilimlerinde bilimsel gösterimler olarak kullanılır. Alfabe, yedisi ünlü, on beşi ünsüz, ikisi ise birleşik yirmi dört harften oluşur:
ΑΒΓΔΕΖΗΘΙΚΛΜΝΞΟΠΡΣΤΥΦΧΨΩαβγδεζηθικλμνξοπρσ
ςτυφχψω


MÖ 16. ve MÖ 12. yüzyılları arasında Miken Uygarlığı'nda, Linear B yazı sistemi, Yunan dilinin en erken dili, Miken Yunancasını yazmak için kullanılmıştır. Yunan alfabesiyle ilgisiz olan bu yazı sistemi MÖ 13. yüzyılda terkedilmiştir ve MÖ 9. yüzyılın sonlarında veya MÖ 8. yüzyılın başında Yunan alfabesi ortaya çıkmıştır. İki yazı sisteminin zamanları arasındaki dönem, Yunan Karanlık Çağı olarak anılır. Karanlık çağın bitiminde Fenike alfabesi, beş sesli harf eklenerek kullanılmaya başlanmıştır. Yunan Alfabesi, Antik Yunan'dan günümüze Yunanistan'da kullanılmaktadır. Bunun yanında Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine bağlı Karamanlı Türkler tarafından 18.-20. yüzyıllarda Karaman sahası Türk ağzının yazımında da kullanılmıştır.

Gürcü Alfabesi
1580463603231.png
  • Gürcü alfabesi, günümüzde dünyada kullanılan 14 yazı sisteminden biridir.
  • Beşi sesli olmak üzere 33 harften oluşur.
  • Latin alfabesi gibi soldan sağa doğru yazılır.
  • Büyük-küçük harf ayırımı olmayıp, hepsi aynı şekilde yazılır.
  • Gürcü alfabesinin geliştirildiği tarih olarak kabul edilen zaman dilimi, İÖ 4. yüzyıl ile İS 3. yüzyıl arasında değişir.
  • Gürcü alfabesinin üç farklı biçimi vardır. İlki Mrgvlovani (yuvarlak) veya Asomtavruli (başlık harfleri) olarak adlandırılır (İÖ 3. yüzyıldan). Nushuri (küçük) veya Hutsuri (dinsel) olarak adlandırılır (9. yüzyıldan). Bir diğeri olan Mhedruli (askeri) 11. yüzyılda ortaya çıkmıştır.
İbrani Alfabesi
1580463694160.png
İbrani Alfabesi: Sami (Semitik) dil grubuna bağlı dillerden olan İbranicenin yazımında kullanılan bir alfabe.

Hemen birçok Sami (Semitik) dil gurubuna bağlı dilde olduğu gibi İbrani Alfabesi de sağdan sola doğru yazılan 22 temel sessiz harften oluşmaktadır. Harfler bitiştirilmez ve ayrı yazılır. Beş harfin sonda yazılışı farklıdır.

Sesli harfler (Nikkud, Çoğulu: Nikkudot) ana harflerin altına konulan işaretler ile gösterilir. Ancak bu noktalamalar çoğu zaman kullanılmaz. Bunlar ancak, dini metinler, sözlükler ve yabancı kelimelerin doğru okunuşunu göstermek için kullanılır.

İbrani Alfabesi sadece İbranicenin yazılmasında kullanılmayıp; aynı zamanda Aşkenaz Yahudilerinin konuştuğu ve Cermen kökenli bir dil olan Yidiş (Yiddish) ile Sefarad Kökenli Yahudilerin dili olan Musevi İspanyolcası (Judeo Espanyol = Ladino) yazımında da kullanılmaktadır.




Tarih boyunca az çok şekil değişiklikleri geçirmiş olan İbrani Alfabesi'nin Antik Dönem İbrani Alfabesi, Kare Yazı, El Yazısı, Raşi ve Solitreo gibi biçimleri de bulunmaktadır.

Her İbranice harfin sayısal bir değeri bulunmaktadır. Örneğin, alefin sayısal değeri 1 ve yodun sayısal değeri 10'dur; 11 sayısı ise bu iki harfin kullanımıyla gerçekleşir (יא).

Bazı harflerin yanında bulunan yıldız işareti o harfin sadece kelime sonunda kullanıldığına işarettir.

C sesi gimal harfinin üzerine apostrofi konarak elde edilir.

Ç sesi sadi harfinin üzerine apostrofi konarak elde edilir.

J sesi zayin harfinin üzerine apostrofi konarak elde edilir.

İbranicede W sesi bulunmazken W sesi olan yabancı kelimeler için çift vav kullanılır.

Kiril (Rus) Alfabesi
1580463796993.png

Kiril alfabesi (Makedonca:Кирилица, Bulgarca: Кирилица, Rusça: Кириллица, Kirillitsa), yaygın olarak Slav dillerinin yazımında kullanılan alfabedir. Adını Ortodoks rahipleri Kiril ve Metodius'tan almış olmasına karşın, bu alfabeyi gerçekte onların geliştirdiğine ilişkin kesin bilgi yoktur. Yapılan araştırmaların gösterdiklerine göre, Kiril ve Metodius'un öğrencileri, 9. yüzyılın ortasında günümüzde Kiril alfabesi olarak bilinen ve halen Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Sırbistan ve diğer ülkelerde kullanılan bu alfabeyi, Orta Çağ Yunan (Bizans) alfabesinin temelinde geliştirerek, Yunancada bulunmayan birtakım Slav seslerini de buraya eklemişlerdi.

Kiril alfabesini kullanan ülkeler: Beyaz Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Moğolistan, Makedonya, Sırbistan.

Rusya'da bu alfabe ilk olarak Orta Çağın başlarında büyük yazı harfleri olarak kullanılmaya başlandı. El yazısı olan italik harfler ise daha sonra geliştirildi. 18. yüzyılın başlarında Büyük Peter Yunan harflerini çıkararak alfabeyi daha basit ve düzenli bir hale getirdi. 1918 yılında bir değişiklik daha yapılarak, alfabeden diğer gereksiz harfler çıkarıldı. Kiril alfabesi birçok Slav Ortodoks ülkesinde kullanımdadır. Ayrıca Türk Cumhuriyetleri'nden Kazakistan ve Kırgızistan tarafından da halâ kullanılıyor. Tablodaki slavsı olmayan harfler ise Türk-Kiril harfleridir. Başkortostan, Yakutistan gibi birçok Özerk Türk bölgelerinde de Kiril harfleri kullanılmaktadır.

Makedonya Alfabesi
1580463883052.png


Maya Alfabesi
1580463924888.png1580463941241.png

1580463961030.png
 

kaan5557

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ocak 2020
Mesajlar
334
Puanları
17
yazinin tamamini okumadim...ilk firsatta okuyacagim...
lakin yazi dili sümerlerden çok cok oncede vardi...hz Adem (a.s) arşı alada la ilahe illallah muhammeden resulullah yazisini okumustu...yasakli elmayi yediginde cennetten cikarildiginda Allaha cok yalvardi...bir keresinde muhammet kulunun hurmetine diye dua etti...Allahu teala buyurdu sen muhammedi ne biliyorsun...

ve yine ayrica Adem aleyjisselama ikinci peygamber olab şit aleyhisselama sahifeler indirilmisti...demekki yazi ve okuma Allahtan insanlara verilmis bir ilimdi...ilk insanlar asla ve asla yabani vahsi degildi..bugun 21 asirda bile afrikanin bir cok yerinde vahsi medeniyetsiz insanlar vardir...bundan 1000 sene sonra insanlar kazi yasa ve bu vahsilerin hayatina bakip insanlik 2000 li yillarda cok vahsi ve ilimden teknikten mahrummus demesi gibi....yazi dilimiz iyi degil matematikciyiz vesselam konu umarim anlasilmistir....saygilar..
 

Kaynak

Yorumlarım Resmi Kazılar İçin Geçerlidir.
Kayıtlı Üye
Katılım
24 Ocak 2020
Mesajlar
398
Puanları
32
yazinin tamamini okumadim...ilk firsatta okuyacagim...
lakin yazi dili sümerlerden çok cok oncede vardi...hz Adem (a.s) arşı alada la ilahe illallah muhammeden resulullah yazisini okumustu...yasakli elmayi yediginde cennetten cikarildiginda Allaha cok yalvardi...bir keresinde muhammet kulunun hurmetine diye dua etti...Allahu teala buyurdu sen muhammedi ne biliyorsun...

ve yine ayrica Adem aleyjisselama ikinci peygamber olab şit aleyhisselama sahifeler indirilmisti...demekki yazi ve okuma Allahtan insanlara verilmis bir ilimdi...ilk insanlar asla ve asla yabani vahsi degildi..bugun 21 asirda bile afrikanin bir cok yerinde vahsi medeniyetsiz insanlar vardir...bundan 1000 sene sonra insanlar kazi yasa ve bu vahsilerin hayatina bakip insanlik 2000 li yillarda cok vahsi ve ilimden teknikten mahrummus demesi gibi....yazi dilimiz iyi degil matematikciyiz vesselam konu umarim anlasilmistir....saygilar..

Bence okumalısın.
P ve X oradalar.

Daha neler neler...
Geçmiş medeniyetler bugün anlatılan gibi mağara adamları değildi.
Tarihi açıdan günümüz literatüründe bir takım bilgi kirlilikleri var.
Sonuçta her medeniyetin kendine özel öğretileri vardı.
Bu öğretiler sosyolojik ve dini kavramlar içeriyordu.
Kaynak edindikleri bu olgular ışığında nesilleri ileriye kadar taşımışlardır.
Aksi durumda asla hükümdarlık edinemezlerdi.

Dinler tarihinde geniş tafsilatları vardır.
 

Baykan

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Ocak 2020
Mesajlar
325
Puanları
17
Alfabenin Tarihi

Bazı araştırmacılara göre Sümerler M.Ö. 3300 yılında çivi yazısını icat etmişler. Bazı araştırmacılar da yazının ilk defa Girit adasında, bazıları Kıbrıs adasında, bazıları ise alfabenin ilk kez İ. Ö. 2000 yıllarında Sina Yarımadası’nda ortaya çıktığını iddia etmektedirler...


Alfabe Nedir?

Alfabe yazısı, insanlarla ürünlerin, fikirlerle düşünsel yeniliklerin daima iç içe girdiği Akdeniz çevresinde ve Kenan (Fenike ve Filistin) ülkelerinde ortaya çıktı.

Birinci binyıldan beri alfabe oluşturma yönünde birçok girişim olmuştu: hiyeroglif işaretlerini temel alan yaklaşık 30 işaretlik basit bir yazı kullanan, Milattan Önce1800'e doğru, muhtemelen Asya kökenli Sinalı madencilerin girişimi bunlardan biridir. Mısır'la Kenan dünyasının kaynaştığı, Biblos'ta, hiyerogliften yola çıkılarak benzer şekilde hece değerine ya da sessiz harflere dayanan 75 işaretli bir sistem oluşturuldu.


Arap Alfabesi
Ekli dosyayı görüntüle 390

Arap Alfabesi, M.S. 2 ve 4’üncü yüzyıllar arasında Nebati yazısı olarak isimlendirilen yazı sisteminden esinlenerek ortaya çıktığı düşünülen bir alfabedir. Nebati yazısı ise pek çok alfabeye esin kaynağı olan Fenike alfabesinden evrilen ve Arami alfabesinin bir türevi olan yazı sistemi olarak tarif edilebilir. Yani Arap alfabesinin kökeninin Sami alfabesine ve Sami dillerine dayandığı söylenebilir. Zaten Arap Alfabesinde bulunan 28 sessiz harfin 22 tanesi Sami dillerinden, Sami Alfabesinden alınan harflerdir. Bu sesler bazı şekil değişikliklerine uğramışlardır. Geriye kalan 6 harf ve onların verdiği sesler ise Arapça’ya özgü olan seslerdir.

Aryan (Eski Pers) Alfabesi

Ekli dosyayı görüntüle 391

'Ari' ya da 'Aryan' kelimesi 19. yüzyıl başlarına kadar bilinmezken bu kelimenin ortaya batılılarca atılmasının en büyük nedeni, antik Helen uygarlığının kendiliğinden ortaya çıkmadığı , bu uygarlığın kökenlerinin 'doğuda' aranması gerektiği hususundan dolayıdır.

Bu nedenle doğuda bir kültür oluşturulmalıydı ve antik Helen efsanelerinin kökenlerinin bir kültüre dayandırılması gerekiyordu. Ancak bu kültürü seçerken de tek bir hedef seçilmeliydi, yoksa bazen yalancı bazen de safsatacı olarak nitelenen ve gitmediği coğrafyalar hakkında bilgiler veren Herodot 'un batılı yazarların nitelemesi olarak saptırmaları (!), arkeolojik çevrelerce yaşadığı dahi tartışılan ama Homeros'un yazdıklarının iflası mıydı bu yeni durum?

O halde Herodot'un yazdıklarına atıfta bulunarak üstün zekalı insanların sadece 'ılıman' iklimli bölgelerde ortaya çıkabileceğini öne sürecek kadar ilginç fikirlere sahip Platon'un görüşlerinin dayandığı Helen efsanesini sadece Fenike ya da Mısır'a dayandırmaktan öte yeni bir kavram ortaya atılmalıydı ki bunun adı da 'ari' ya da 'aryan' kelimesine dayalı olarak bölgede antik çağlardan bu yana yer alan yeni toplulukların menşeilerini ya da orijinlerini bir araya toplamaktı hedef. Arman Berard bu durumu antik çağlarda ve günümüzde Latin alfabesinin dayandığı Fenike (Phoenician) alfabesine (yukarıda) rağmen 'Herodot bize her şeyin Fenike'den, Mısır'dan geldiğini beyhude yere anlatıp duruyor' diyerek bu karşıt görüşleri adeta teyit ediyordu.

İşte ari ya da aryan ırkı böyle ortaya çıkmıştı.

Hatta daha da ileriye gidilerek bugünkü bilgilerimize göre genlerin içindeki 'alel' lerin farklı frekanslarından dolayı milletlerin farklı davranış modlarına sahip olmaları şeklinde ispat edilen davranış farklılıklarını sanki genler farklı imiş gibi sunan biyolojist yaklaşımlara paralel şekilde Adem' in ari ırktan , cennetteki yılanın ise Sami ırktan olduğuna dair Ernst' in fikirlerini ileriye taşıyan Hitler'in önemli filozofları arasında bulunan Paul de Lagarde' nin ırkçı söylemleri, tarihi yeniden yazmak uğruna yanına arkeologları da alarak Mısır'ı fetheden Napolyon'un önemli fikir babaları ile üst seviyelere taşınacaktı.

Hintlilerin kutsal kitabı olan 'rigveda' larda birkaç kez geçen ve soylu, onurlu anlamına gelen 'ari' kelimesi bazı ansiklopedilerde tanımlandığı şekilde ' et yemeyen' 'canlılara zarar vermeyen' 'öğretilere harfiyen uyan' bir saflığın ifadesi olarak onların ata yurtlarının Kafkaslar ve Orta Asya olduğu ancak daha sonra Hindistan'a inerek burada bulunan Dravidlerle çatışarak onları güneye sürdükleri bundan dolayı bu halkları Hindistan'a süren toplulukların 'tu kaka' edilmesi gerektiği, sonuçta Hintçe ve Farisi diller arasındaki benzerliklerden dolayı bir Hint Avrupa ya da Hint Ari diye yeni bir kavram ortaya atılması gerektiği bir uydurma tarih olarak benimsenmişti.

Günümüzde kullanılan İran sözcüğünün kökeni de Sanskritçe Aryan sözcüğünden gelmiş olup Farsça'ya da Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Avesta'dan geçmişti.

Öyleki bu Hint-Ari den olmayan uluslar daha sonra köle anlamına gelecek 'dasa' ya da 'dasyu' olarak ifade edilerek Pers dilinde aryan olmayanlara 'anairya' denildi ve yazdıkları şüphe götüren (!) Herodot'da Urmiye Gölü'nün güneybatısında yerleşik Medlerle birlikte İskitler' i de 'arioi' olarak tanımladı. Halbuki aynı dönemde Urmiye Gölü'nün batısında ise Persler oturmaktaydılar. (m.ö. 9. yüzyıl)

Asur Alfabesi
Ekli dosyayı görüntüle 392Ekli dosyayı görüntüle 393

İlkçağın en büyük uygarlıklarından birisi olarak kabul edilen Asurlular, yazıyı başta Anadolu olmak üzere bölgedeki diğer yerleşkelere ve insan topluluklarına taşıyan medeniyet olarak da bilinirler. Asıl yaşadıkları yerler şimdiki Kuzey Irak’ta bulunan Dicle nehrinin kıyısındaki Asur Şarkat Kalesi olarak bilinmektedir. Ama ilerleyen dönemlerde topraklarını geliştirmişler, Doğu ve Batı medeniyetleri arasındaki ticareti değerlendirmişler, Mezopotamya başta olmak üzere Anadolu’nun güneydoğu bölgesinde ve kimi zamanlarda da Suriye’nin kuzeyinde önemli bir güç haline gelmişlerdir. Anadolu’da koloniler kurmaya başladıkları dönem ise Babillilere bağlı oldukları M.Ö.2000’li yıllardır. Bu ticaret kolonilerinin en büyüğü bugünkü Kayseri’de bulunan Kültepe idi. M.Ö. 14. Yüzyıla kadar Babillilere ve Mitannilere bağımlı olarak kalmış, sonrasında bağımsızlıklarını kazanmışlardır. M.Ö.14.yüzyıl sonrasındaki yaklaşık 800 yıl kadar, bölgede sözü geçen bir imparatorluk oldular. Tarihte acımasızlıkları ve atılgan birer savaşçı olmaları yönüyle tanınan Asurlular, M.Ö.1200 yılı civarında gerileme dönemine girmişlerdi. Kısa bir süre eski güçlerine kavuşsalar da göçebe Aramiler’in ve diğer düşmanlarının yapmış oldukları akınlar sebebiyle bu dönemi sürdüremediler. Ama M.Ö.9.yüzyıl ile M.Ö.7.yüzyıl arasında tekrar genişlemeye başladılar ve Yeni Asur İmparatorluğu olarak isimlendirilen, sınırları Basra Körfezi’nden Mısır’a kadar uzanan bir devlet haline gelmeyi başardılar. Son büyük kralları Elam’ı ele geçiren ve halkını yok eden Asurbanipal’dı. Asur krallığı M.Ö.612 yılında Babil kuvvetlerinin yaptığı saldırılar sonrasında yıkılmıştır.
Asur dili, kendisi gibi Antik Mezopotamya dilinin diyalektleri arasında bulunan Babil dili gibi son 2.000-2500 yıllık sürede konuşulmayan bir dildir. Dolayısıyla Asur dili ve Asur medeniyeti hakkında öğrenilen her şey Asur Alfabesi ile tutulan kayıtlardan, yazıtlardan gelmektedir. 1920’lerde başlatılan bir çalışma ile Asur medeniyetine ait olan kil ve taş tabletler üzerinde titiz araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalar çeşitli ülkelerden gelen araştırmacıların, bilim adamlarının katılımıyla 90 yılı aşkın bir süre devam etti. En son Asur dili ile yazılmış olan eser, M.S. 100 tarihini taşıyordu. Çok uzun süren çalışmalar sonucunda oluşturulan Asurca sözlüğü, Chicago Üniversitesi tarafından tamamlandı ve raflara yerleştirildi. Milyonlarca tarihi eser, tablet incelenerek tamamlanan çalışma, Asur medeniyetindeki evlilik, miras, boşanma, aile yapılanması gibi konulara da açıklık getiriyor. Uzun yıllar süren bu dev projenin tamamlanması ile Asur alfabesi hakkındaki araştırmalar da tamamlanmış oldu. Buna göre Asur dilinde ve Asur alfabesinde kullanılan 21 harf bulunuyor. Bu alfabe çivi yazısı türlerinden birini yazmak için kullanılıyor. Antik Asur medeniyeti hakkında elde edilen bütün bilgiler de bu tabletlerden geliyor. 88 bilim insanının yaklaşık 90 yıllık çalışması sonucunda oluşturulan Asurca sözlükte ise 28 bin kadar Asurca kelime bulunuyor. Ortadoğu-Mzeopotamya bölgelerinin yanı sıra Anadolu’nun o dönemlerdeki durumu hakkındaki bilgilere de bu sözlüğü kullanarak ulaşmak mümkün olabilir. Çünkü Asurlular tarafından kurulan ve Anadolu’nun farklı yerlerinde bulunan Antik kentler ortaya çıkmaya devam ediyor. Bu kentlerde bulunan yeni taş ya da kil tabletler de hem Asur uygarlığı hem de Anadolu’nun o dönemlerdeki durumu hakkında bazı yeni bilgiler verebiliyor. Dolayısıyla Asur dilinin ve Asur alfabesinin Anadolu’nun tarihine açıklık getirmesi bakımından önem taşıyan bir dil ve alfabe olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Babil Alfabesi
Ekli dosyayı görüntüle 394Ekli dosyayı görüntüle 395

Babil uygarlığı, M.Ö.1894 yılında kurulmuştur. Adını da etrafında kurulduğu Babil kentinden almıştır. Akad topraklarının yanı sıra Sümer topraklarını da kapsayan bir imparatorluğun merkezi, bugünkü Irak topraklarında bulunan El Hilla kasabasıdır. Babil halkının büyük bir çoğunluğu ise Sami ırkından gelen kişilerden oluşuyordu. Babil halkının dini inanışları ve tüm kültürleri Sümerlerden etkilenmişti. Sümerlerin alfabesi ise harf ya da hece alfabesi değildi. Yazıları yazmak için kullanılan karakterler resimlerden oluşuyordu. Üzerine bu karakterleri kullanarak yazı yazdıkları tabletleri pişiriyorlardı. Sümerler tarafından bu şekilde hazırlanan tabletlerden günümüze ulaşan tabletlerden bazıları 5.000 yaşındadır. Sümer çivi yazısı, bilinen en eski yazı sistemidir. Babil alfabesi olarak isimlendirilen alfabe de Sümer çivi yazısından esinlenerek oluşturulmuştu. Bölgede daha sonra Asurlular hüküm sürmüş ve Asur alfabesi olarak adlandırılan, aynı alfabelerden esinlenen yazı sistemini kullanmışlardır. Asur alfabesi ve Asurca hakkında yapılan kapsamlı çalışmalar sonucunda, 28 bin kelimeden oluşan Asurca sözlük hazırlanmıştır. Ama Babil alfabesi hakkında yapılmış olan bu kadar kapsamlı bir çalışma yoktur.
Tabi bir de şu noktayı belirtmek gerekir. Resim şeklindeki karakterlerden oluşan Sümer yazı sistemi tam olarak alfabe sayılmaz. Binlerce yıl içinde değişmiş, Babil ve Asur medeniyetleri zamanında kullanılan çivi yazısına dönüşmüştür. Yani aslında Sümer çivi yazısı olarak isimlendirilen yazı sistemi, Sümer yazısının zaman içinde değişerek Babil ve Asur çivi yazısına dönüşmesiyle ortaya çıkan yazı sistemidir. Aslında birbirinden farklı alfabeler ya da yazı sistemleri değillerdir. Ama kullanmak kolaylaşsa da, dili ve yazı sistemini bilmeyenler tarafından çözülmesi zor olan karmaşık bir yazı sistemi haline gelmiştir. Sonuç olarak ortaya çıkan çivi yazısı ve Babilliler tarafından kullanılan dil, çözümlenmesi zor olan tabletler şeklinde günümüze kadar gelmiştir. Ama bu uygarlığın ürettiği eserler, insanlık tarihi açısından çok önemli olarak kabul edilecek eserlerdir. Örneğin Babil Kulesi, Tevrat ve Kur’an gibi kutsal kitaplarda söz edilen bir kuledir. Babil Kulesi, Tanrıya ulaşmak amacıyla inşa edilmiş olan bir yapıdır. Dolayısıyla farklı kültürler için önemli olan bu yapı hakkında Babil uygarlığından kalmış olan tarihi eserler çok değerli olacaktır. Ayrıca bu tabletlerde bahsedilen başka eserler de vardır. Babilin Asma Bahçeleri ve Babil surları, ünü tüm dünya tarafından bilinen eserlerdir. Babil surlarının Babil kenti çevresinde olduğu ve yıkıldığı düşünülmektedir. Ama Babilin Asma Bahçelerinin yeri tespit edilememiştir. Dolayısı yla Babil döneminden kalan ve yeni bulunan tabletler, dünya harikaları arasında gösterilen Babilin Asma Bahçeleri hakkında bilgi verecek olan eserler olabilir. Bu da eskiden Babil toprakları olan bölgelerde, insanlık tarihi açısından paha biçilemeyecek olan kalıntılar olabileceği anlamına gelir. O halde Babil alfabesi ya da Sümer çivi yazısı ile yazılmış olan tabletlerin ya da diğer eserlerin, tüm insanlık tarihi açısından çok önemli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Bulgar Alfabesi
Ekli dosyayı görüntüle 397

Bulgar Alfabesi, Bulgaristan'ın kullanmış olduğu resmi dillerinin oluşturduğu alfabedir. Slav dillerine ait olduğu için, 9. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Bulgar Alfabesinde bulunan birçok harf, Yunan Alfabesinden esinlenerek yapılmıştır. Bu dil yazıya dökülerek, cümlelerin oluşturulduğu ilk Slav dili olduğu için, 862 yılında oluşturulmuştur. Bulgar Alfabesi, Kiril Alfabesinden esinlenerek yapılmıştır. Bulgar Alfabesi, üç aşamadan geçerek günümüze kadar gelmiştir. Şu an kullanılan ve Modern Bulgar Alfabesi olarak bilinen alfabenin oluşması 16. yüzyıla dayanmaktadır. Modern Bulgar Alfabesinde 30 adet kelime bulunmaktadır. Bulgaristan'ın resmi dili Bulgarca olmasına rağmen, çoğunlukla Türkçe ve Romanca da sıklıkla konuşulmaktadır. Okuma ve yazma oranı çok düşük olmasından dolayı, yapılan göçler sayesinde bu oran biraz artmıştır. 7 ila 15 yaş arası eğitim mecburi eğitim olmaktadır. Rusça ile hemen hemen aynı olan, sadece birkaç harfin değişik olmasından kaynaklı olarak Slav dilleri arasında en eski olan dillerdir.
Bulgar Alfabesinde
10 adet sesli harf
21 adet sessiz harf
2 tanede ses değeri olmayan harf bulunmaktadır.

Genel olarak bakıldığında Bulgar alfabesi zor ve karışık gibi dursa da ufak bir tekrar egzersizi ile çok basit hale gelecektir zaten bir çok harf türk alfabesi ile aynı okunuş ve yazılışta. Bulgar alfabesini öğrendiğiniz ve okuyabildiğiniz taktirde Slav dillerinin de %90'ını öğrenebilirsiniz..
Bulgar Alfabesi Hakkında Püf Noktalar; 1) Bulgar Alfabesi Toplam 30 Harften Oluşmaktadır. 2) Bulgar Alfabesinde “C” harfi yoktur. O yüzden “C” ile başlayan kelimeler şu şekilde yazılmaktadır. “D” ve “J” harflerinin birleşimiyle bulgarcada ‘C’ harfi oluşturulur. Örneğin; Cemile yerine Djemile yazılmalıdır veya cami yerine Djami yazılmalıdır.....

Ermeni Alfabesi
Ekli dosyayı görüntüle 398

Ermeni Alfabesi, M.S. 405 yılında Aziz Mesrop Maştots tarafından bulunmuştur.

19. yüzyılda Ermeni edebiyat dilinin de gelişmesiyle, Doğu Ermenicesi (Erivan) ve Batı Ermenicesi (İstanbul) lehçeleri arasındaki ayrım iyice ortaya çıkmış, o dönemler Farsça’nın bir diyalekti sanılan bu dilin özgün bir Hint-Avrupa dili olduğu da anlaşılmıştır.

Türkiye'de Ermenice
Türkiye'de Ermenice, Ermeniler bir kısmı tarafından konuşulur. Boğaziçi Üniversitesi, 2008 Şubat ayında aldığı bir kararla, Ermenice'yi seçmeli dil yapmıştır.

Ermenice'den Türkçe'ye geçen sözcükler
Abur Cubur: Erm. Abur yemek, özellikle sulu yemek, çorba < abril beslenmek Cubur kelimesi, anlam kuvvetlendirme amacıyla eklenmiştir.
Dudu : Erm. Dudu yaşlı kadın, dadı ~ Fa. Dādū → dadı
Hanut : Erm. XanuT dükkân
Haç : Fa. Xaç, Erm. XaÇ 1. direk, kazık, düz ve uzun dal, 2. çarmıh
Pezevenk :Erm. Pozavak fahişe çalıştıran, § poz fahişe (= Gürc pozi fahişe) + avak bey, sahip, baş.
Tekfur : Ar. Tekfūr Rum ya da Ermeni beyi ~ Erm. Takavor hükümdar § Tak taç (~ OFa tāg- → {taç1) + -avor -li, sahip
Bızdık: Erm. Bzdig küçük, ufak, kısa < Fa. Pest alçak, kısa
Örnek: Erm. Orinag [küç.] model, nümune < Orén kural, yasa, usul · Türkçede eskiden beri kullanılan bir sözcük iken, Dil Devrimi esnasında Öz Türkçe olduğu varsayımıyla türevleri yapılmıştır.
Murç: Erm. Murc çekiç
Zangoç: Erm. JamgoÇ kilisede çan çalan görevli § jam=kilise < goÇel=çağırmak
Çorak: Erm. Çorag kurak < Çor/Çir kuru ~ HAvr *ksero- kuru
Arak[lamak]: < Erm. Arak hızlı, çabuk
Pot: Erm. PoT kat, kırma, buruşuk

Dudu : Farsça: dudu, Türkçedeki hatun, hanım kelimeleri gibi bir ünvandır. Kelime aslen Farsça olup Türkçeye geçişi Ermeniceden değil Farsçadandır.

Pezevenk Türkçeye geçişi Farsça pejvend kelimesinden olabilir ancak ermeniceden geçtiği daha meydandadır: pozavak. Pej: Fahişe vend: satmak, satan, satıcı

Örnek: Örnek kelimesinin kökeni hakkında net bir karar verilebilmiş değildir. Ermenicedeki orinag kelimesinden mi yoksa Türkçe örenek (örgü numunesi, tez: anlam genişlemesi ile her tür numune, misal yerine geçmiştir zamanla) kelimesinden mi geldiği tartışmalıdır. Kaldı ki, Prof. Hıraçya Acaryan'ın Ermenice Etymologioue Lugatında (Erivan, taşbasması, 1926, C.6, S. 1609 - 1613) ÖRNEK kelimesi Pehlevice (Farsça) olarak gösterilmektedir. Yani Ermenice kökenli bir kelime olmadığı yazılıdır. Bu bakımdan örnek türkçe bir kelimedir.

Çorak: Çorak ve Kurak kelimeleri Türkçedir, Çor: Hastalık, illet, dert, veba anlamında olup, Çorak hasta/hastalıklı demektir, Çorak toprak ile Kurak toprak arasındaki farkı herkes bilir. Çorak toprak hastalıklıdır, ne yaparsanız yapın bitki yetişmez ancak kurak toprak sadece kurumuştur, sulanınca verim alınır.

Arak[lamak]: Türkçede araklamak olarak kullanılan sözde hızlı ve çabuk anlamındaki Ermenice arak ile ilişki yoktur. Araklamak fiilinin el çabukluğu, hızlılık gibi bir anlamı yoktur. Bu deyimin "Menfaat, sevab, karşılık" anlamlarındaki arak sözünden gelmiş olması çok daha muhtemeldir.

Temel söz dağarcığı örnekleri
Evet =Ayo
Hayır =Voç
Gel =Egur
Afedersiniz = Neroğutyun
Merhaba = Parev
Teşekkür ederim = şnorhagal em
Çok teşekkür ederim =şad şnorhagal em
Hoşgeldiniz = Pari egak
Allahaısmarladık = Mnak parov
Günaydın = Pariluys
İyi akşamlar =Kişerpari
İyi geceler = Luyspari
Seni seviyorum =Kezi gı sirem (gor)**
Ben de seni seviyorum =es al kezi gı sirem
nasılsın?=inç bes es
iyiyim sen nasılsın= ağeg em=(lav em), tun inç bes es
canım=hokis
benim adım levon=im anunıs Levon e
yaprak=derev
güvercin=kayçi
meryem ana=Merijem holtezelal
anlamıyorum=çem hasgınar (gor)**
bilmiyorum=çem kider (gor)
saat kaç?=jamı kani e
ismin ne?=anunıt inç e
anne=mayr, mama, mayrig (annecik)
baba=hayr, hayrig
abla=kuyr, kuyrig
anneanne/babaanne=yaya
burun=kit

Fenike Alfabesi
Ekli dosyayı görüntüle 399Ekli dosyayı görüntüle 400

Fenike alfabesi, tahminen M.Ö. 1050 yılında ortaya çıkmış, Fenike dilini yazmak için kullanılmıştır. Günümüzde birçok modern alfabenin Fenike alfabesinden doğduğuna inanılır. Arap alfabesi, Latin alfabesi, Yunan alfabesi ve (Yunan alfabesi üzerinden) Kiril alfabesi gibi. Bugün Fenike alfabesi ile ilgili arkeolojik kalıntılar, Mısır ve Lübnan'ın tarihî bölgelerinde bulunabilir.
Emeklerine sağlık ustam çok güzel bilgiler.
 

Baykan

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Ocak 2020
Mesajlar
325
Puanları
17
Göktürk Alfabesi
Ekli dosyayı görüntüle 401

Göktürk Alfabesi ya da Orhun Alfabesi, Göktürkler tarafından kullanılan alfabedir.

Göçebe bir yaşam süren Türklerin, yazıya olan gereksinimleri geç bir vakitte belirmiş gözükmektedir. Bilindiği kadarıyla Türklerin kullandığı ilk yazı sistemi olan ve Orhun Yazıtları'nda kullanılmasından ötürü Orhun Alfabesi olarak adlandırılan yazı sistemi ilk olarak (en azından var olan bulgulara göre) 6. yüzyılda kullanılmıştır. Burada önemli bir nokta bu alfabenin Orhun alfabesi olarak isimlendirilmesine karşın, Orhun Yazıtları'nın yazılıp, anıtsal nitelikte dikilmesinden iki yüzyıl önce Yenisey'deki anıtlarda kullanılmış olmasıdır. O halde akla, neden Yenisey Alfabesi adıyla literatüre girmediği sorusu gelir. Bu durum, adı geçen alfabenin son ve mükemmel biçimini Orhun'daki anıtlarda almış olmasından kaynaklanır. Gök Türkler, Uygurlar, Kırgızlar tarafından doğduğu coğrafyada kullanılan Orhun yazısı, bazı Türk boylarınca Avrupa'ya da taşınmıştır. Hatta 16. yüzyıla kadar Macaristan'da Sekeller arasında kullanıldığı bilinmektedir.

İlk yazıtların bulunuşu
Orhun Alfabesinden günümüze kalan en büyük kalıntılar olan, Göktürkler döneminde dikilen yazıtların çözülüp değerlendirilmeleri ancak 19. yüzyıl sonunda gerçekleşebilmiştir. Bu yazıtlardan ilk bulunanları Yenisey Irmağı boyundaki yazıtlardır. 1889'da ise Orhun yazıtları denilen iki büyük yazıt daha ortaya çıkarılmıştır. Bunların öteki yazıtlardan farklı olarak arka yüzlerinde Çince metinler bulunuyordu. Bu yazıtlar 1893'te Danimarkalı Türkolog Wilhelm Thomsen tarafından çözülmüş ve böylece, bu yazıtların Kültigin ve Bilge Kağan tarafından diktirilmiş oldukları, bu yazının Göktürklere özgü bir alfabe olduğu ve bu dilin de eski (öz) Türkçe'nin bir lehçesi olduğunu ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde, gün geçtikçe Asya’da bu yazı sistemiyle yazılmış yeni Türk yazıtları ortaya çıkarılmakta ise de en tanınmış Türk yazıtları halen Orhun, Yenisey ve Yedisu’da keşfedilen yazıtlardır.

Kökeni
Orhun Alfabesindeki birçok harf diğer bütün alfabelerde olduğu gibi o milletin sık kullandığı resimlerden türetilmiştir. Örneğin Orhun Alfabesindeki → "y" harfi Türklerin hayatında önemli bir yer arz eden "yay" kelimesinden gelmektedir. → "oq" ya da "ok" harfi de bildiğimiz "ok" kelimesinden türetilmiştir. → "ök" harfi de Kazım Mirşan'a göre eski Türkçe'de kullanılan "ök (keçi)" kelimesinden gelmektedir Kazım Mirşan bu harfin yatay şekilde yazılmış şekillerini de bulmuştur. Her ne kadar ortada Göktürk alfabesinin Soğdçadan geçtiğine dair bir kanıt yoksa da Pehlevi ailesi zamanında İran'daki ve çevre ülkedeki Türkleri etkilemek amacıyla bu sav desteklenmiştir.

Oluşturan Harfler
Orhun Alfabesi'nde 38 harf vardır (Orhun harflerinin prototipi olarak görülen Yenisey yazı sisteminde 150'den fazla işaret vardır. Bu işaretlerin elenerek Orhun Alfabesi'nde 38'e indirildiği görülüyor). Bu harflerin 4 tanesi ünlü, geriye kalan 34 tanesi ünsüz işaretleridir. Doğal olarak Türkçe'de bu kadar sessiz harf bulunmaz. Bu durumun nedeni Orhun Alfabesi'nde birçok sessiz harfin iki işaret ile gösterilmesidir. Somutlaştırılırsa, yanındaki vokalin kalın ya da ince oluşuna göre, "b, d, g,ğ, l, n, r, s, t, y" seslerini veren ikişer adet harf mevcuttur. Yani "bilge" sözcüğünü yazarken kullanılan "b" ile "bars" sözcüğünü yazarken kullanılan "b" birbirinden farklıdır. Ayrıca "ık, ok, nç, yn" gibi çift ses, çift ünsüz işaretleri de mevcuttur.



Sessiz harfler açısından kalabalık bir surette olan Orhun Alfabesi, Türkçenin 8 sesli harfine karşılık 4 harfe sahiptir. "a, e", "ı, i", "o, u", "ü,ö" sesleri birbirinden ayrılmadan kullanılır.

Orhun Anıtları ile dönemin öteki yazıtları arasında, hatta Orhun'daki yazıtlar arasında kullanılan harflerin biçimleri bakımından (özellikle Tonyukuk Anıtı'nda kullanılan yazıda) bazı farklılıklar vardır. Yine Tonyukuk Yazıtı'nda ötekilerde olmayan "baş" lologramı ile s, ş seslerini ünleyen kare biçiminde bir harf daha vardır.

Yazım
Orhun harfleri kullanılarak yazılan metinde (günümüzde kullandığımız Latin harfleriyle yazımda olduğu gibi) harfler bitişmez, ayrı yazılır.

Sözcükler, aralarına üst üste iki nokta koyulmak suretiyle birbirinden ayrı yazılır. Bunun dışında herhangi bir noktalama işareti yoktur. Yazı (Arap ve Fars alfabesindeki gibi) sağdan sola yazılır.

Orhun yazısında vokallerin çoğu kez yazılmadığı görülür. Yazılmayan vokaller kelime başında ve kelime sonunda olup (özellikle "a, e"), sondaki vokaller genellikle her zaman yazılır. Orhun yazısının konsonant imlâsı ise sağlam sayılır. Harf fazlalığına karşın önemli bir karışıklık ve karıştırma durumu görülmez. Ancak kalın ve ince konsonantın, bazı yerlerde birbirinin yerine kullanıldığı da görülür. Ayrıca "s" harfi birçok defa "ş" için de kullanılmış ve ayrıca birbirine benzediği için (tabii ki Orhun alfabesinde) bir iki sözcükte de "l" yerine "ş" ve "kalın s" yazılmıştır.

Çağımızda kullanımı
İlk kez Orhun Yazıtlarında bulunmuş ve çözümlenmiş olduğu iddia edilen bu alfabe, Türkoloji ile uğraşanlarca sayısal ortama aktarılmış ve yazı tipleri oluşturulmuştur. Türkolog Mehmet Kömen tarafından da 'Türük Dil Yazısı Yazım Kuralları' adıyla da kitaplaştırılmış ve araştırmacıların bilgisayar ortamında yararlanabilmesi amacıyla da içeriğine CD eklenmiştir.

Bu aşamada var olan sorunlar ise tüm Türkoloji çalışması yapanların batı kökenli tez ile tüm Türk dünyası lehçelerini temel alan tezler ortak olarak buluşamadığı konularda vardır. Okunması ve tarihlenme biçimleri de bu tartışmalar kapsamındadır.

Yunan Alfabesi
Greek Alphabet
Ekli dosyayı görüntüle 402Ekli dosyayı görüntüle 403
Sayılar
  1. Alpha
  2. Beta
  3. Gamma
  4. Delta
  5. Epsilon
  6. Zeta
  7. Eta
  8. Theta
  9. Iota
  10. Kappa
  11. Lambda
  12. Mu
  13. Nu
  14. Xi
  15. Omicron
  16. Pi
  17. Rho
  18. Sigma
  19. Tau
  20. Upsilon
  21. Phi
  22. Chi
  23. Psi
  24. Omega
Yunan alfabesi tarihî dönemden çağdaş döneme kadar çeşitli değişikliklerle aslen Yunancanın yazımında kullanılan alfabedir. Aslen Fenike alfabesinden türetilmiş ve İlk olarak MÖ 9. yüzyıl sonlarında ya da 8. yüzyıl başlarında kullanılmaya başlanmıştır. Latin ve Kiril alfabelerinin atasıdır. Günümüzde Yunanca yazmak dışında matematikte, temel ve mühendislik bilimlerinde bilimsel gösterimler olarak kullanılır. Alfabe, yedisi ünlü, on beşi ünsüz, ikisi ise birleşik yirmi dört harften oluşur:
ΑΒΓΔΕΖΗΘΙΚΛΜΝΞΟΠΡΣΤΥΦΧΨΩαβγδεζηθικλμνξοπρσ
ςτυφχψω


MÖ 16. ve MÖ 12. yüzyılları arasında Miken Uygarlığı'nda, Linear B yazı sistemi, Yunan dilinin en erken dili, Miken Yunancasını yazmak için kullanılmıştır. Yunan alfabesiyle ilgisiz olan bu yazı sistemi MÖ 13. yüzyılda terkedilmiştir ve MÖ 9. yüzyılın sonlarında veya MÖ 8. yüzyılın başında Yunan alfabesi ortaya çıkmıştır. İki yazı sisteminin zamanları arasındaki dönem, Yunan Karanlık Çağı olarak anılır. Karanlık çağın bitiminde Fenike alfabesi, beş sesli harf eklenerek kullanılmaya başlanmıştır. Yunan Alfabesi, Antik Yunan'dan günümüze Yunanistan'da kullanılmaktadır. Bunun yanında Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine bağlı Karamanlı Türkler tarafından 18.-20. yüzyıllarda Karaman sahası Türk ağzının yazımında da kullanılmıştır.

Gürcü Alfabesi
Ekli dosyayı görüntüle 404
  • Gürcü alfabesi, günümüzde dünyada kullanılan 14 yazı sisteminden biridir.
  • Beşi sesli olmak üzere 33 harften oluşur.
  • Latin alfabesi gibi soldan sağa doğru yazılır.
  • Büyük-küçük harf ayırımı olmayıp, hepsi aynı şekilde yazılır.
  • Gürcü alfabesinin geliştirildiği tarih olarak kabul edilen zaman dilimi, İÖ 4. yüzyıl ile İS 3. yüzyıl arasında değişir.
  • Gürcü alfabesinin üç farklı biçimi vardır. İlki Mrgvlovani (yuvarlak) veya Asomtavruli (başlık harfleri) olarak adlandırılır (İÖ 3. yüzyıldan). Nushuri (küçük) veya Hutsuri (dinsel) olarak adlandırılır (9. yüzyıldan). Bir diğeri olan Mhedruli (askeri) 11. yüzyılda ortaya çıkmıştır.
İbrani Alfabesi
Ekli dosyayı görüntüle 405
İbrani Alfabesi: Sami (Semitik) dil grubuna bağlı dillerden olan İbranicenin yazımında kullanılan bir alfabe.

Hemen birçok Sami (Semitik) dil gurubuna bağlı dilde olduğu gibi İbrani Alfabesi de sağdan sola doğru yazılan 22 temel sessiz harften oluşmaktadır. Harfler bitiştirilmez ve ayrı yazılır. Beş harfin sonda yazılışı farklıdır.

Sesli harfler (Nikkud, Çoğulu: Nikkudot) ana harflerin altına konulan işaretler ile gösterilir. Ancak bu noktalamalar çoğu zaman kullanılmaz. Bunlar ancak, dini metinler, sözlükler ve yabancı kelimelerin doğru okunuşunu göstermek için kullanılır.

İbrani Alfabesi sadece İbranicenin yazılmasında kullanılmayıp; aynı zamanda Aşkenaz Yahudilerinin konuştuğu ve Cermen kökenli bir dil olan Yidiş (Yiddish) ile Sefarad Kökenli Yahudilerin dili olan Musevi İspanyolcası (Judeo Espanyol = Ladino) yazımında da kullanılmaktadır.




Tarih boyunca az çok şekil değişiklikleri geçirmiş olan İbrani Alfabesi'nin Antik Dönem İbrani Alfabesi, Kare Yazı, El Yazısı, Raşi ve Solitreo gibi biçimleri de bulunmaktadır.

Her İbranice harfin sayısal bir değeri bulunmaktadır. Örneğin, alefin sayısal değeri 1 ve yodun sayısal değeri 10'dur; 11 sayısı ise bu iki harfin kullanımıyla gerçekleşir (יא).

Bazı harflerin yanında bulunan yıldız işareti o harfin sadece kelime sonunda kullanıldığına işarettir.

C sesi gimal harfinin üzerine apostrofi konarak elde edilir.

Ç sesi sadi harfinin üzerine apostrofi konarak elde edilir.

J sesi zayin harfinin üzerine apostrofi konarak elde edilir.

İbranicede W sesi bulunmazken W sesi olan yabancı kelimeler için çift vav kullanılır.

Kiril (Rus) Alfabesi
Ekli dosyayı görüntüle 406

Kiril alfabesi (Makedonca:Кирилица, Bulgarca: Кирилица, Rusça: Кириллица, Kirillitsa), yaygın olarak Slav dillerinin yazımında kullanılan alfabedir. Adını Ortodoks rahipleri Kiril ve Metodius'tan almış olmasına karşın, bu alfabeyi gerçekte onların geliştirdiğine ilişkin kesin bilgi yoktur. Yapılan araştırmaların gösterdiklerine göre, Kiril ve Metodius'un öğrencileri, 9. yüzyılın ortasında günümüzde Kiril alfabesi olarak bilinen ve halen Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Sırbistan ve diğer ülkelerde kullanılan bu alfabeyi, Orta Çağ Yunan (Bizans) alfabesinin temelinde geliştirerek, Yunancada bulunmayan birtakım Slav seslerini de buraya eklemişlerdi.

Kiril alfabesini kullanan ülkeler: Beyaz Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Moğolistan, Makedonya, Sırbistan.

Rusya'da bu alfabe ilk olarak Orta Çağın başlarında büyük yazı harfleri olarak kullanılmaya başlandı. El yazısı olan italik harfler ise daha sonra geliştirildi. 18. yüzyılın başlarında Büyük Peter Yunan harflerini çıkararak alfabeyi daha basit ve düzenli bir hale getirdi. 1918 yılında bir değişiklik daha yapılarak, alfabeden diğer gereksiz harfler çıkarıldı. Kiril alfabesi birçok Slav Ortodoks ülkesinde kullanımdadır. Ayrıca Türk Cumhuriyetleri'nden Kazakistan ve Kırgızistan tarafından da halâ kullanılıyor. Tablodaki slavsı olmayan harfler ise Türk-Kiril harfleridir. Başkortostan, Yakutistan gibi birçok Özerk Türk bölgelerinde de Kiril harfleri kullanılmaktadır.

Makedonya Alfabesi
Ekli dosyayı görüntüle 407


Maya Alfabesi
Ekli dosyayı görüntüle 408Ekli dosyayı görüntüle 409

Ekli dosyayı görüntüle 410
Emeğine sağlık ustam çok ve yararlı bilgiler.
 
Üst