- Katılım
- 19 Ocak 2020
- Mesajlar
- 1,049
- Puanları
- 151
Alfabenin Tarihi
Bazı araştırmacılara göre Sümerler M.Ö. 3300 yılında çivi yazısını icat etmişler. Bazı araştırmacılar da yazının ilk defa Girit adasında, bazıları Kıbrıs adasında, bazıları ise alfabenin ilk kez İ. Ö. 2000 yıllarında Sina Yarımadası’nda ortaya çıktığını iddia etmektedirler...
Alfabe Nedir?
Alfabe yazısı, insanlarla ürünlerin, fikirlerle düşünsel yeniliklerin daima iç içe girdiği Akdeniz çevresinde ve Kenan (Fenike ve Filistin) ülkelerinde ortaya çıktı.
Birinci binyıldan beri alfabe oluşturma yönünde birçok girişim olmuştu: hiyeroglif işaretlerini temel alan yaklaşık 30 işaretlik basit bir yazı kullanan, Milattan Önce1800'e doğru, muhtemelen Asya kökenli Sinalı madencilerin girişimi bunlardan biridir. Mısır'la Kenan dünyasının kaynaştığı, Biblos'ta, hiyerogliften yola çıkılarak benzer şekilde hece değerine ya da sessiz harflere dayanan 75 işaretli bir sistem oluşturuldu.
Arap Alfabesi
Arap Alfabesi, M.S. 2 ve 4’üncü yüzyıllar arasında Nebati yazısı olarak isimlendirilen yazı sisteminden esinlenerek ortaya çıktığı düşünülen bir alfabedir. Nebati yazısı ise pek çok alfabeye esin kaynağı olan Fenike alfabesinden evrilen ve Arami alfabesinin bir türevi olan yazı sistemi olarak tarif edilebilir. Yani Arap alfabesinin kökeninin Sami alfabesine ve Sami dillerine dayandığı söylenebilir. Zaten Arap Alfabesinde bulunan 28 sessiz harfin 22 tanesi Sami dillerinden, Sami Alfabesinden alınan harflerdir. Bu sesler bazı şekil değişikliklerine uğramışlardır. Geriye kalan 6 harf ve onların verdiği sesler ise Arapça’ya özgü olan seslerdir.
Aryan (Eski Pers) Alfabesi
'Ari' ya da 'Aryan' kelimesi 19. yüzyıl başlarına kadar bilinmezken bu kelimenin ortaya batılılarca atılmasının en büyük nedeni, antik Helen uygarlığının kendiliğinden ortaya çıkmadığı , bu uygarlığın kökenlerinin 'doğuda' aranması gerektiği hususundan dolayıdır.
Bu nedenle doğuda bir kültür oluşturulmalıydı ve antik Helen efsanelerinin kökenlerinin bir kültüre dayandırılması gerekiyordu. Ancak bu kültürü seçerken de tek bir hedef seçilmeliydi, yoksa bazen yalancı bazen de safsatacı olarak nitelenen ve gitmediği coğrafyalar hakkında bilgiler veren Herodot 'un batılı yazarların nitelemesi olarak saptırmaları (!), arkeolojik çevrelerce yaşadığı dahi tartışılan ama Homeros'un yazdıklarının iflası mıydı bu yeni durum?
O halde Herodot'un yazdıklarına atıfta bulunarak üstün zekalı insanların sadece 'ılıman' iklimli bölgelerde ortaya çıkabileceğini öne sürecek kadar ilginç fikirlere sahip Platon'un görüşlerinin dayandığı Helen efsanesini sadece Fenike ya da Mısır'a dayandırmaktan öte yeni bir kavram ortaya atılmalıydı ki bunun adı da 'ari' ya da 'aryan' kelimesine dayalı olarak bölgede antik çağlardan bu yana yer alan yeni toplulukların menşeilerini ya da orijinlerini bir araya toplamaktı hedef. Arman Berard bu durumu antik çağlarda ve günümüzde Latin alfabesinin dayandığı Fenike (Phoenician) alfabesine (yukarıda) rağmen 'Herodot bize her şeyin Fenike'den, Mısır'dan geldiğini beyhude yere anlatıp duruyor' diyerek bu karşıt görüşleri adeta teyit ediyordu.
İşte ari ya da aryan ırkı böyle ortaya çıkmıştı.
Hatta daha da ileriye gidilerek bugünkü bilgilerimize göre genlerin içindeki 'alel' lerin farklı frekanslarından dolayı milletlerin farklı davranış modlarına sahip olmaları şeklinde ispat edilen davranış farklılıklarını sanki genler farklı imiş gibi sunan biyolojist yaklaşımlara paralel şekilde Adem' in ari ırktan , cennetteki yılanın ise Sami ırktan olduğuna dair Ernst' in fikirlerini ileriye taşıyan Hitler'in önemli filozofları arasında bulunan Paul de Lagarde' nin ırkçı söylemleri, tarihi yeniden yazmak uğruna yanına arkeologları da alarak Mısır'ı fetheden Napolyon'un önemli fikir babaları ile üst seviyelere taşınacaktı.
Hintlilerin kutsal kitabı olan 'rigveda' larda birkaç kez geçen ve soylu, onurlu anlamına gelen 'ari' kelimesi bazı ansiklopedilerde tanımlandığı şekilde ' et yemeyen' 'canlılara zarar vermeyen' 'öğretilere harfiyen uyan' bir saflığın ifadesi olarak onların ata yurtlarının Kafkaslar ve Orta Asya olduğu ancak daha sonra Hindistan'a inerek burada bulunan Dravidlerle çatışarak onları güneye sürdükleri bundan dolayı bu halkları Hindistan'a süren toplulukların 'tu kaka' edilmesi gerektiği, sonuçta Hintçe ve Farisi diller arasındaki benzerliklerden dolayı bir Hint Avrupa ya da Hint Ari diye yeni bir kavram ortaya atılması gerektiği bir uydurma tarih olarak benimsenmişti.
Günümüzde kullanılan İran sözcüğünün kökeni de Sanskritçe Aryan sözcüğünden gelmiş olup Farsça'ya da Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Avesta'dan geçmişti.
Öyleki bu Hint-Ari den olmayan uluslar daha sonra köle anlamına gelecek 'dasa' ya da 'dasyu' olarak ifade edilerek Pers dilinde aryan olmayanlara 'anairya' denildi ve yazdıkları şüphe götüren (!) Herodot'da Urmiye Gölü'nün güneybatısında yerleşik Medlerle birlikte İskitler' i de 'arioi' olarak tanımladı. Halbuki aynı dönemde Urmiye Gölü'nün batısında ise Persler oturmaktaydılar. (m.ö. 9. yüzyıl)
Asur Alfabesi
İlkçağın en büyük uygarlıklarından birisi olarak kabul edilen Asurlular, yazıyı başta Anadolu olmak üzere bölgedeki diğer yerleşkelere ve insan topluluklarına taşıyan medeniyet olarak da bilinirler. Asıl yaşadıkları yerler şimdiki Kuzey Irak’ta bulunan Dicle nehrinin kıyısındaki Asur Şarkat Kalesi olarak bilinmektedir. Ama ilerleyen dönemlerde topraklarını geliştirmişler, Doğu ve Batı medeniyetleri arasındaki ticareti değerlendirmişler, Mezopotamya başta olmak üzere Anadolu’nun güneydoğu bölgesinde ve kimi zamanlarda da Suriye’nin kuzeyinde önemli bir güç haline gelmişlerdir. Anadolu’da koloniler kurmaya başladıkları dönem ise Babillilere bağlı oldukları M.Ö.2000’li yıllardır. Bu ticaret kolonilerinin en büyüğü bugünkü Kayseri’de bulunan Kültepe idi. M.Ö. 14. Yüzyıla kadar Babillilere ve Mitannilere bağımlı olarak kalmış, sonrasında bağımsızlıklarını kazanmışlardır. M.Ö.14.yüzyıl sonrasındaki yaklaşık 800 yıl kadar, bölgede sözü geçen bir imparatorluk oldular. Tarihte acımasızlıkları ve atılgan birer savaşçı olmaları yönüyle tanınan Asurlular, M.Ö.1200 yılı civarında gerileme dönemine girmişlerdi. Kısa bir süre eski güçlerine kavuşsalar da göçebe Aramiler’in ve diğer düşmanlarının yapmış oldukları akınlar sebebiyle bu dönemi sürdüremediler. Ama M.Ö.9.yüzyıl ile M.Ö.7.yüzyıl arasında tekrar genişlemeye başladılar ve Yeni Asur İmparatorluğu olarak isimlendirilen, sınırları Basra Körfezi’nden Mısır’a kadar uzanan bir devlet haline gelmeyi başardılar. Son büyük kralları Elam’ı ele geçiren ve halkını yok eden Asurbanipal’dı. Asur krallığı M.Ö.612 yılında Babil kuvvetlerinin yaptığı saldırılar sonrasında yıkılmıştır.
Asur dili, kendisi gibi Antik Mezopotamya dilinin diyalektleri arasında bulunan Babil dili gibi son 2.000-2500 yıllık sürede konuşulmayan bir dildir. Dolayısıyla Asur dili ve Asur medeniyeti hakkında öğrenilen her şey Asur Alfabesi ile tutulan kayıtlardan, yazıtlardan gelmektedir. 1920’lerde başlatılan bir çalışma ile Asur medeniyetine ait olan kil ve taş tabletler üzerinde titiz araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalar çeşitli ülkelerden gelen araştırmacıların, bilim adamlarının katılımıyla 90 yılı aşkın bir süre devam etti. En son Asur dili ile yazılmış olan eser, M.S. 100 tarihini taşıyordu. Çok uzun süren çalışmalar sonucunda oluşturulan Asurca sözlüğü, Chicago Üniversitesi tarafından tamamlandı ve raflara yerleştirildi. Milyonlarca tarihi eser, tablet incelenerek tamamlanan çalışma, Asur medeniyetindeki evlilik, miras, boşanma, aile yapılanması gibi konulara da açıklık getiriyor. Uzun yıllar süren bu dev projenin tamamlanması ile Asur alfabesi hakkındaki araştırmalar da tamamlanmış oldu. Buna göre Asur dilinde ve Asur alfabesinde kullanılan 21 harf bulunuyor. Bu alfabe çivi yazısı türlerinden birini yazmak için kullanılıyor. Antik Asur medeniyeti hakkında elde edilen bütün bilgiler de bu tabletlerden geliyor. 88 bilim insanının yaklaşık 90 yıllık çalışması sonucunda oluşturulan Asurca sözlükte ise 28 bin kadar Asurca kelime bulunuyor. Ortadoğu-Mzeopotamya bölgelerinin yanı sıra Anadolu’nun o dönemlerdeki durumu hakkındaki bilgilere de bu sözlüğü kullanarak ulaşmak mümkün olabilir. Çünkü Asurlular tarafından kurulan ve Anadolu’nun farklı yerlerinde bulunan Antik kentler ortaya çıkmaya devam ediyor. Bu kentlerde bulunan yeni taş ya da kil tabletler de hem Asur uygarlığı hem de Anadolu’nun o dönemlerdeki durumu hakkında bazı yeni bilgiler verebiliyor. Dolayısıyla Asur dilinin ve Asur alfabesinin Anadolu’nun tarihine açıklık getirmesi bakımından önem taşıyan bir dil ve alfabe olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Babil Alfabesi
Babil uygarlığı, M.Ö.1894 yılında kurulmuştur. Adını da etrafında kurulduğu Babil kentinden almıştır. Akad topraklarının yanı sıra Sümer topraklarını da kapsayan bir imparatorluğun merkezi, bugünkü Irak topraklarında bulunan El Hilla kasabasıdır. Babil halkının büyük bir çoğunluğu ise Sami ırkından gelen kişilerden oluşuyordu. Babil halkının dini inanışları ve tüm kültürleri Sümerlerden etkilenmişti. Sümerlerin alfabesi ise harf ya da hece alfabesi değildi. Yazıları yazmak için kullanılan karakterler resimlerden oluşuyordu. Üzerine bu karakterleri kullanarak yazı yazdıkları tabletleri pişiriyorlardı. Sümerler tarafından bu şekilde hazırlanan tabletlerden günümüze ulaşan tabletlerden bazıları 5.000 yaşındadır. Sümer çivi yazısı, bilinen en eski yazı sistemidir. Babil alfabesi olarak isimlendirilen alfabe de Sümer çivi yazısından esinlenerek oluşturulmuştu. Bölgede daha sonra Asurlular hüküm sürmüş ve Asur alfabesi olarak adlandırılan, aynı alfabelerden esinlenen yazı sistemini kullanmışlardır. Asur alfabesi ve Asurca hakkında yapılan kapsamlı çalışmalar sonucunda, 28 bin kelimeden oluşan Asurca sözlük hazırlanmıştır. Ama Babil alfabesi hakkında yapılmış olan bu kadar kapsamlı bir çalışma yoktur.
Tabi bir de şu noktayı belirtmek gerekir. Resim şeklindeki karakterlerden oluşan Sümer yazı sistemi tam olarak alfabe sayılmaz. Binlerce yıl içinde değişmiş, Babil ve Asur medeniyetleri zamanında kullanılan çivi yazısına dönüşmüştür. Yani aslında Sümer çivi yazısı olarak isimlendirilen yazı sistemi, Sümer yazısının zaman içinde değişerek Babil ve Asur çivi yazısına dönüşmesiyle ortaya çıkan yazı sistemidir. Aslında birbirinden farklı alfabeler ya da yazı sistemleri değillerdir. Ama kullanmak kolaylaşsa da, dili ve yazı sistemini bilmeyenler tarafından çözülmesi zor olan karmaşık bir yazı sistemi haline gelmiştir. Sonuç olarak ortaya çıkan çivi yazısı ve Babilliler tarafından kullanılan dil, çözümlenmesi zor olan tabletler şeklinde günümüze kadar gelmiştir. Ama bu uygarlığın ürettiği eserler, insanlık tarihi açısından çok önemli olarak kabul edilecek eserlerdir. Örneğin Babil Kulesi, Tevrat ve Kur’an gibi kutsal kitaplarda söz edilen bir kuledir. Babil Kulesi, Tanrıya ulaşmak amacıyla inşa edilmiş olan bir yapıdır. Dolayısıyla farklı kültürler için önemli olan bu yapı hakkında Babil uygarlığından kalmış olan tarihi eserler çok değerli olacaktır. Ayrıca bu tabletlerde bahsedilen başka eserler de vardır. Babilin Asma Bahçeleri ve Babil surları, ünü tüm dünya tarafından bilinen eserlerdir. Babil surlarının Babil kenti çevresinde olduğu ve yıkıldığı düşünülmektedir. Ama Babilin Asma Bahçelerinin yeri tespit edilememiştir. Dolayısı yla Babil döneminden kalan ve yeni bulunan tabletler, dünya harikaları arasında gösterilen Babilin Asma Bahçeleri hakkında bilgi verecek olan eserler olabilir. Bu da eskiden Babil toprakları olan bölgelerde, insanlık tarihi açısından paha biçilemeyecek olan kalıntılar olabileceği anlamına gelir. O halde Babil alfabesi ya da Sümer çivi yazısı ile yazılmış olan tabletlerin ya da diğer eserlerin, tüm insanlık tarihi açısından çok önemli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Bulgar Alfabesi
Bulgar Alfabesi, Bulgaristan'ın kullanmış olduğu resmi dillerinin oluşturduğu alfabedir. Slav dillerine ait olduğu için, 9. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Bulgar Alfabesinde bulunan birçok harf, Yunan Alfabesinden esinlenerek yapılmıştır. Bu dil yazıya dökülerek, cümlelerin oluşturulduğu ilk Slav dili olduğu için, 862 yılında oluşturulmuştur. Bulgar Alfabesi, Kiril Alfabesinden esinlenerek yapılmıştır. Bulgar Alfabesi, üç aşamadan geçerek günümüze kadar gelmiştir. Şu an kullanılan ve Modern Bulgar Alfabesi olarak bilinen alfabenin oluşması 16. yüzyıla dayanmaktadır. Modern Bulgar Alfabesinde 30 adet kelime bulunmaktadır. Bulgaristan'ın resmi dili Bulgarca olmasına rağmen, çoğunlukla Türkçe ve Romanca da sıklıkla konuşulmaktadır. Okuma ve yazma oranı çok düşük olmasından dolayı, yapılan göçler sayesinde bu oran biraz artmıştır. 7 ila 15 yaş arası eğitim mecburi eğitim olmaktadır. Rusça ile hemen hemen aynı olan, sadece birkaç harfin değişik olmasından kaynaklı olarak Slav dilleri arasında en eski olan dillerdir.
Bulgar Alfabesinde
10 adet sesli harf
21 adet sessiz harf
2 tanede ses değeri olmayan harf bulunmaktadır.
Genel olarak bakıldığında Bulgar alfabesi zor ve karışık gibi dursa da ufak bir tekrar egzersizi ile çok basit hale gelecektir zaten bir çok harf türk alfabesi ile aynı okunuş ve yazılışta. Bulgar alfabesini öğrendiğiniz ve okuyabildiğiniz taktirde Slav dillerinin de %90'ını öğrenebilirsiniz..
Bulgar Alfabesi Hakkında Püf Noktalar; 1) Bulgar Alfabesi Toplam 30 Harften Oluşmaktadır. 2) Bulgar Alfabesinde “C” harfi yoktur. O yüzden “C” ile başlayan kelimeler şu şekilde yazılmaktadır. “D” ve “J” harflerinin birleşimiyle bulgarcada ‘C’ harfi oluşturulur. Örneğin; Cemile yerine Djemile yazılmalıdır veya cami yerine Djami yazılmalıdır.....
Ermeni Alfabesi
Ermeni Alfabesi, M.S. 405 yılında Aziz Mesrop Maştots tarafından bulunmuştur.
19. yüzyılda Ermeni edebiyat dilinin de gelişmesiyle, Doğu Ermenicesi (Erivan) ve Batı Ermenicesi (İstanbul) lehçeleri arasındaki ayrım iyice ortaya çıkmış, o dönemler Farsça’nın bir diyalekti sanılan bu dilin özgün bir Hint-Avrupa dili olduğu da anlaşılmıştır.
Türkiye'de Ermenice
Türkiye'de Ermenice, Ermeniler bir kısmı tarafından konuşulur. Boğaziçi Üniversitesi, 2008 Şubat ayında aldığı bir kararla, Ermenice'yi seçmeli dil yapmıştır.
Ermenice'den Türkçe'ye geçen sözcükler
Abur Cubur: Erm. Abur yemek, özellikle sulu yemek, çorba < abril beslenmek Cubur kelimesi, anlam kuvvetlendirme amacıyla eklenmiştir.
Dudu : Erm. Dudu yaşlı kadın, dadı ~ Fa. Dādū → dadı
Hanut : Erm. XanuT dükkân
Haç : Fa. Xaç, Erm. XaÇ 1. direk, kazık, düz ve uzun dal, 2. çarmıh
Pezevenk :Erm. Pozavak fahişe çalıştıran, § poz fahişe (= Gürc pozi fahişe) + avak bey, sahip, baş.
Tekfur : Ar. Tekfūr Rum ya da Ermeni beyi ~ Erm. Takavor hükümdar § Tak taç (~ OFa tāg- → {taç1) + -avor -li, sahip
Bızdık: Erm. Bzdig küçük, ufak, kısa < Fa. Pest alçak, kısa
Örnek: Erm. Orinag [küç.] model, nümune < Orén kural, yasa, usul · Türkçede eskiden beri kullanılan bir sözcük iken, Dil Devrimi esnasında Öz Türkçe olduğu varsayımıyla türevleri yapılmıştır.
Murç: Erm. Murc çekiç
Zangoç: Erm. JamgoÇ kilisede çan çalan görevli § jam=kilise < goÇel=çağırmak
Çorak: Erm. Çorag kurak < Çor/Çir kuru ~ HAvr *ksero- kuru
Arak[lamak]: < Erm. Arak hızlı, çabuk
Pot: Erm. PoT kat, kırma, buruşuk
Dudu : Farsça: dudu, Türkçedeki hatun, hanım kelimeleri gibi bir ünvandır. Kelime aslen Farsça olup Türkçeye geçişi Ermeniceden değil Farsçadandır.
Pezevenk Türkçeye geçişi Farsça pejvend kelimesinden olabilir ancak ermeniceden geçtiği daha meydandadır: pozavak. Pej: Fahişe vend: satmak, satan, satıcı
Örnek: Örnek kelimesinin kökeni hakkında net bir karar verilebilmiş değildir. Ermenicedeki orinag kelimesinden mi yoksa Türkçe örenek (örgü numunesi, tez: anlam genişlemesi ile her tür numune, misal yerine geçmiştir zamanla) kelimesinden mi geldiği tartışmalıdır. Kaldı ki, Prof. Hıraçya Acaryan'ın Ermenice Etymologioue Lugatında (Erivan, taşbasması, 1926, C.6, S. 1609 - 1613) ÖRNEK kelimesi Pehlevice (Farsça) olarak gösterilmektedir. Yani Ermenice kökenli bir kelime olmadığı yazılıdır. Bu bakımdan örnek türkçe bir kelimedir.
Çorak: Çorak ve Kurak kelimeleri Türkçedir, Çor: Hastalık, illet, dert, veba anlamında olup, Çorak hasta/hastalıklı demektir, Çorak toprak ile Kurak toprak arasındaki farkı herkes bilir. Çorak toprak hastalıklıdır, ne yaparsanız yapın bitki yetişmez ancak kurak toprak sadece kurumuştur, sulanınca verim alınır.
Arak[lamak]: Türkçede araklamak olarak kullanılan sözde hızlı ve çabuk anlamındaki Ermenice arak ile ilişki yoktur. Araklamak fiilinin el çabukluğu, hızlılık gibi bir anlamı yoktur. Bu deyimin "Menfaat, sevab, karşılık" anlamlarındaki arak sözünden gelmiş olması çok daha muhtemeldir.
Temel söz dağarcığı örnekleri
Evet =Ayo
Hayır =Voç
Gel =Egur
Afedersiniz = Neroğutyun
Merhaba = Parev
Teşekkür ederim = şnorhagal em
Çok teşekkür ederim =şad şnorhagal em
Hoşgeldiniz = Pari egak
Allahaısmarladık = Mnak parov
Günaydın = Pariluys
İyi akşamlar =Kişerpari
İyi geceler = Luyspari
Seni seviyorum =Kezi gı sirem (gor)**
Ben de seni seviyorum =es al kezi gı sirem
nasılsın?=inç bes es
iyiyim sen nasılsın= ağeg em=(lav em), tun inç bes es
canım=hokis
benim adım levon=im anunıs Levon e
yaprak=derev
güvercin=kayçi
meryem ana=Merijem holtezelal
anlamıyorum=çem hasgınar (gor)**
bilmiyorum=çem kider (gor)
saat kaç?=jamı kani e
ismin ne?=anunıt inç e
anne=mayr, mama, mayrig (annecik)
baba=hayr, hayrig
abla=kuyr, kuyrig
anneanne/babaanne=yaya
burun=kit
Fenike Alfabesi
Fenike alfabesi, tahminen M.Ö. 1050 yılında ortaya çıkmış, Fenike dilini yazmak için kullanılmıştır. Günümüzde birçok modern alfabenin Fenike alfabesinden doğduğuna inanılır. Arap alfabesi, Latin alfabesi, Yunan alfabesi ve (Yunan alfabesi üzerinden) Kiril alfabesi gibi. Bugün Fenike alfabesi ile ilgili arkeolojik kalıntılar, Mısır ve Lübnan'ın tarihî bölgelerinde bulunabilir.
Bazı araştırmacılara göre Sümerler M.Ö. 3300 yılında çivi yazısını icat etmişler. Bazı araştırmacılar da yazının ilk defa Girit adasında, bazıları Kıbrıs adasında, bazıları ise alfabenin ilk kez İ. Ö. 2000 yıllarında Sina Yarımadası’nda ortaya çıktığını iddia etmektedirler...
Alfabe Nedir?
Alfabe yazısı, insanlarla ürünlerin, fikirlerle düşünsel yeniliklerin daima iç içe girdiği Akdeniz çevresinde ve Kenan (Fenike ve Filistin) ülkelerinde ortaya çıktı.
Birinci binyıldan beri alfabe oluşturma yönünde birçok girişim olmuştu: hiyeroglif işaretlerini temel alan yaklaşık 30 işaretlik basit bir yazı kullanan, Milattan Önce1800'e doğru, muhtemelen Asya kökenli Sinalı madencilerin girişimi bunlardan biridir. Mısır'la Kenan dünyasının kaynaştığı, Biblos'ta, hiyerogliften yola çıkılarak benzer şekilde hece değerine ya da sessiz harflere dayanan 75 işaretli bir sistem oluşturuldu.
Arap Alfabesi
Arap Alfabesi, M.S. 2 ve 4’üncü yüzyıllar arasında Nebati yazısı olarak isimlendirilen yazı sisteminden esinlenerek ortaya çıktığı düşünülen bir alfabedir. Nebati yazısı ise pek çok alfabeye esin kaynağı olan Fenike alfabesinden evrilen ve Arami alfabesinin bir türevi olan yazı sistemi olarak tarif edilebilir. Yani Arap alfabesinin kökeninin Sami alfabesine ve Sami dillerine dayandığı söylenebilir. Zaten Arap Alfabesinde bulunan 28 sessiz harfin 22 tanesi Sami dillerinden, Sami Alfabesinden alınan harflerdir. Bu sesler bazı şekil değişikliklerine uğramışlardır. Geriye kalan 6 harf ve onların verdiği sesler ise Arapça’ya özgü olan seslerdir.
Aryan (Eski Pers) Alfabesi
'Ari' ya da 'Aryan' kelimesi 19. yüzyıl başlarına kadar bilinmezken bu kelimenin ortaya batılılarca atılmasının en büyük nedeni, antik Helen uygarlığının kendiliğinden ortaya çıkmadığı , bu uygarlığın kökenlerinin 'doğuda' aranması gerektiği hususundan dolayıdır.
Bu nedenle doğuda bir kültür oluşturulmalıydı ve antik Helen efsanelerinin kökenlerinin bir kültüre dayandırılması gerekiyordu. Ancak bu kültürü seçerken de tek bir hedef seçilmeliydi, yoksa bazen yalancı bazen de safsatacı olarak nitelenen ve gitmediği coğrafyalar hakkında bilgiler veren Herodot 'un batılı yazarların nitelemesi olarak saptırmaları (!), arkeolojik çevrelerce yaşadığı dahi tartışılan ama Homeros'un yazdıklarının iflası mıydı bu yeni durum?
O halde Herodot'un yazdıklarına atıfta bulunarak üstün zekalı insanların sadece 'ılıman' iklimli bölgelerde ortaya çıkabileceğini öne sürecek kadar ilginç fikirlere sahip Platon'un görüşlerinin dayandığı Helen efsanesini sadece Fenike ya da Mısır'a dayandırmaktan öte yeni bir kavram ortaya atılmalıydı ki bunun adı da 'ari' ya da 'aryan' kelimesine dayalı olarak bölgede antik çağlardan bu yana yer alan yeni toplulukların menşeilerini ya da orijinlerini bir araya toplamaktı hedef. Arman Berard bu durumu antik çağlarda ve günümüzde Latin alfabesinin dayandığı Fenike (Phoenician) alfabesine (yukarıda) rağmen 'Herodot bize her şeyin Fenike'den, Mısır'dan geldiğini beyhude yere anlatıp duruyor' diyerek bu karşıt görüşleri adeta teyit ediyordu.
İşte ari ya da aryan ırkı böyle ortaya çıkmıştı.
Hatta daha da ileriye gidilerek bugünkü bilgilerimize göre genlerin içindeki 'alel' lerin farklı frekanslarından dolayı milletlerin farklı davranış modlarına sahip olmaları şeklinde ispat edilen davranış farklılıklarını sanki genler farklı imiş gibi sunan biyolojist yaklaşımlara paralel şekilde Adem' in ari ırktan , cennetteki yılanın ise Sami ırktan olduğuna dair Ernst' in fikirlerini ileriye taşıyan Hitler'in önemli filozofları arasında bulunan Paul de Lagarde' nin ırkçı söylemleri, tarihi yeniden yazmak uğruna yanına arkeologları da alarak Mısır'ı fetheden Napolyon'un önemli fikir babaları ile üst seviyelere taşınacaktı.
Hintlilerin kutsal kitabı olan 'rigveda' larda birkaç kez geçen ve soylu, onurlu anlamına gelen 'ari' kelimesi bazı ansiklopedilerde tanımlandığı şekilde ' et yemeyen' 'canlılara zarar vermeyen' 'öğretilere harfiyen uyan' bir saflığın ifadesi olarak onların ata yurtlarının Kafkaslar ve Orta Asya olduğu ancak daha sonra Hindistan'a inerek burada bulunan Dravidlerle çatışarak onları güneye sürdükleri bundan dolayı bu halkları Hindistan'a süren toplulukların 'tu kaka' edilmesi gerektiği, sonuçta Hintçe ve Farisi diller arasındaki benzerliklerden dolayı bir Hint Avrupa ya da Hint Ari diye yeni bir kavram ortaya atılması gerektiği bir uydurma tarih olarak benimsenmişti.
Günümüzde kullanılan İran sözcüğünün kökeni de Sanskritçe Aryan sözcüğünden gelmiş olup Farsça'ya da Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Avesta'dan geçmişti.
Öyleki bu Hint-Ari den olmayan uluslar daha sonra köle anlamına gelecek 'dasa' ya da 'dasyu' olarak ifade edilerek Pers dilinde aryan olmayanlara 'anairya' denildi ve yazdıkları şüphe götüren (!) Herodot'da Urmiye Gölü'nün güneybatısında yerleşik Medlerle birlikte İskitler' i de 'arioi' olarak tanımladı. Halbuki aynı dönemde Urmiye Gölü'nün batısında ise Persler oturmaktaydılar. (m.ö. 9. yüzyıl)
Asur Alfabesi
İlkçağın en büyük uygarlıklarından birisi olarak kabul edilen Asurlular, yazıyı başta Anadolu olmak üzere bölgedeki diğer yerleşkelere ve insan topluluklarına taşıyan medeniyet olarak da bilinirler. Asıl yaşadıkları yerler şimdiki Kuzey Irak’ta bulunan Dicle nehrinin kıyısındaki Asur Şarkat Kalesi olarak bilinmektedir. Ama ilerleyen dönemlerde topraklarını geliştirmişler, Doğu ve Batı medeniyetleri arasındaki ticareti değerlendirmişler, Mezopotamya başta olmak üzere Anadolu’nun güneydoğu bölgesinde ve kimi zamanlarda da Suriye’nin kuzeyinde önemli bir güç haline gelmişlerdir. Anadolu’da koloniler kurmaya başladıkları dönem ise Babillilere bağlı oldukları M.Ö.2000’li yıllardır. Bu ticaret kolonilerinin en büyüğü bugünkü Kayseri’de bulunan Kültepe idi. M.Ö. 14. Yüzyıla kadar Babillilere ve Mitannilere bağımlı olarak kalmış, sonrasında bağımsızlıklarını kazanmışlardır. M.Ö.14.yüzyıl sonrasındaki yaklaşık 800 yıl kadar, bölgede sözü geçen bir imparatorluk oldular. Tarihte acımasızlıkları ve atılgan birer savaşçı olmaları yönüyle tanınan Asurlular, M.Ö.1200 yılı civarında gerileme dönemine girmişlerdi. Kısa bir süre eski güçlerine kavuşsalar da göçebe Aramiler’in ve diğer düşmanlarının yapmış oldukları akınlar sebebiyle bu dönemi sürdüremediler. Ama M.Ö.9.yüzyıl ile M.Ö.7.yüzyıl arasında tekrar genişlemeye başladılar ve Yeni Asur İmparatorluğu olarak isimlendirilen, sınırları Basra Körfezi’nden Mısır’a kadar uzanan bir devlet haline gelmeyi başardılar. Son büyük kralları Elam’ı ele geçiren ve halkını yok eden Asurbanipal’dı. Asur krallığı M.Ö.612 yılında Babil kuvvetlerinin yaptığı saldırılar sonrasında yıkılmıştır.
Asur dili, kendisi gibi Antik Mezopotamya dilinin diyalektleri arasında bulunan Babil dili gibi son 2.000-2500 yıllık sürede konuşulmayan bir dildir. Dolayısıyla Asur dili ve Asur medeniyeti hakkında öğrenilen her şey Asur Alfabesi ile tutulan kayıtlardan, yazıtlardan gelmektedir. 1920’lerde başlatılan bir çalışma ile Asur medeniyetine ait olan kil ve taş tabletler üzerinde titiz araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalar çeşitli ülkelerden gelen araştırmacıların, bilim adamlarının katılımıyla 90 yılı aşkın bir süre devam etti. En son Asur dili ile yazılmış olan eser, M.S. 100 tarihini taşıyordu. Çok uzun süren çalışmalar sonucunda oluşturulan Asurca sözlüğü, Chicago Üniversitesi tarafından tamamlandı ve raflara yerleştirildi. Milyonlarca tarihi eser, tablet incelenerek tamamlanan çalışma, Asur medeniyetindeki evlilik, miras, boşanma, aile yapılanması gibi konulara da açıklık getiriyor. Uzun yıllar süren bu dev projenin tamamlanması ile Asur alfabesi hakkındaki araştırmalar da tamamlanmış oldu. Buna göre Asur dilinde ve Asur alfabesinde kullanılan 21 harf bulunuyor. Bu alfabe çivi yazısı türlerinden birini yazmak için kullanılıyor. Antik Asur medeniyeti hakkında elde edilen bütün bilgiler de bu tabletlerden geliyor. 88 bilim insanının yaklaşık 90 yıllık çalışması sonucunda oluşturulan Asurca sözlükte ise 28 bin kadar Asurca kelime bulunuyor. Ortadoğu-Mzeopotamya bölgelerinin yanı sıra Anadolu’nun o dönemlerdeki durumu hakkındaki bilgilere de bu sözlüğü kullanarak ulaşmak mümkün olabilir. Çünkü Asurlular tarafından kurulan ve Anadolu’nun farklı yerlerinde bulunan Antik kentler ortaya çıkmaya devam ediyor. Bu kentlerde bulunan yeni taş ya da kil tabletler de hem Asur uygarlığı hem de Anadolu’nun o dönemlerdeki durumu hakkında bazı yeni bilgiler verebiliyor. Dolayısıyla Asur dilinin ve Asur alfabesinin Anadolu’nun tarihine açıklık getirmesi bakımından önem taşıyan bir dil ve alfabe olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Babil Alfabesi
Babil uygarlığı, M.Ö.1894 yılında kurulmuştur. Adını da etrafında kurulduğu Babil kentinden almıştır. Akad topraklarının yanı sıra Sümer topraklarını da kapsayan bir imparatorluğun merkezi, bugünkü Irak topraklarında bulunan El Hilla kasabasıdır. Babil halkının büyük bir çoğunluğu ise Sami ırkından gelen kişilerden oluşuyordu. Babil halkının dini inanışları ve tüm kültürleri Sümerlerden etkilenmişti. Sümerlerin alfabesi ise harf ya da hece alfabesi değildi. Yazıları yazmak için kullanılan karakterler resimlerden oluşuyordu. Üzerine bu karakterleri kullanarak yazı yazdıkları tabletleri pişiriyorlardı. Sümerler tarafından bu şekilde hazırlanan tabletlerden günümüze ulaşan tabletlerden bazıları 5.000 yaşındadır. Sümer çivi yazısı, bilinen en eski yazı sistemidir. Babil alfabesi olarak isimlendirilen alfabe de Sümer çivi yazısından esinlenerek oluşturulmuştu. Bölgede daha sonra Asurlular hüküm sürmüş ve Asur alfabesi olarak adlandırılan, aynı alfabelerden esinlenen yazı sistemini kullanmışlardır. Asur alfabesi ve Asurca hakkında yapılan kapsamlı çalışmalar sonucunda, 28 bin kelimeden oluşan Asurca sözlük hazırlanmıştır. Ama Babil alfabesi hakkında yapılmış olan bu kadar kapsamlı bir çalışma yoktur.
Tabi bir de şu noktayı belirtmek gerekir. Resim şeklindeki karakterlerden oluşan Sümer yazı sistemi tam olarak alfabe sayılmaz. Binlerce yıl içinde değişmiş, Babil ve Asur medeniyetleri zamanında kullanılan çivi yazısına dönüşmüştür. Yani aslında Sümer çivi yazısı olarak isimlendirilen yazı sistemi, Sümer yazısının zaman içinde değişerek Babil ve Asur çivi yazısına dönüşmesiyle ortaya çıkan yazı sistemidir. Aslında birbirinden farklı alfabeler ya da yazı sistemleri değillerdir. Ama kullanmak kolaylaşsa da, dili ve yazı sistemini bilmeyenler tarafından çözülmesi zor olan karmaşık bir yazı sistemi haline gelmiştir. Sonuç olarak ortaya çıkan çivi yazısı ve Babilliler tarafından kullanılan dil, çözümlenmesi zor olan tabletler şeklinde günümüze kadar gelmiştir. Ama bu uygarlığın ürettiği eserler, insanlık tarihi açısından çok önemli olarak kabul edilecek eserlerdir. Örneğin Babil Kulesi, Tevrat ve Kur’an gibi kutsal kitaplarda söz edilen bir kuledir. Babil Kulesi, Tanrıya ulaşmak amacıyla inşa edilmiş olan bir yapıdır. Dolayısıyla farklı kültürler için önemli olan bu yapı hakkında Babil uygarlığından kalmış olan tarihi eserler çok değerli olacaktır. Ayrıca bu tabletlerde bahsedilen başka eserler de vardır. Babilin Asma Bahçeleri ve Babil surları, ünü tüm dünya tarafından bilinen eserlerdir. Babil surlarının Babil kenti çevresinde olduğu ve yıkıldığı düşünülmektedir. Ama Babilin Asma Bahçelerinin yeri tespit edilememiştir. Dolayısı yla Babil döneminden kalan ve yeni bulunan tabletler, dünya harikaları arasında gösterilen Babilin Asma Bahçeleri hakkında bilgi verecek olan eserler olabilir. Bu da eskiden Babil toprakları olan bölgelerde, insanlık tarihi açısından paha biçilemeyecek olan kalıntılar olabileceği anlamına gelir. O halde Babil alfabesi ya da Sümer çivi yazısı ile yazılmış olan tabletlerin ya da diğer eserlerin, tüm insanlık tarihi açısından çok önemli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Bulgar Alfabesi
Bulgar Alfabesi, Bulgaristan'ın kullanmış olduğu resmi dillerinin oluşturduğu alfabedir. Slav dillerine ait olduğu için, 9. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Bulgar Alfabesinde bulunan birçok harf, Yunan Alfabesinden esinlenerek yapılmıştır. Bu dil yazıya dökülerek, cümlelerin oluşturulduğu ilk Slav dili olduğu için, 862 yılında oluşturulmuştur. Bulgar Alfabesi, Kiril Alfabesinden esinlenerek yapılmıştır. Bulgar Alfabesi, üç aşamadan geçerek günümüze kadar gelmiştir. Şu an kullanılan ve Modern Bulgar Alfabesi olarak bilinen alfabenin oluşması 16. yüzyıla dayanmaktadır. Modern Bulgar Alfabesinde 30 adet kelime bulunmaktadır. Bulgaristan'ın resmi dili Bulgarca olmasına rağmen, çoğunlukla Türkçe ve Romanca da sıklıkla konuşulmaktadır. Okuma ve yazma oranı çok düşük olmasından dolayı, yapılan göçler sayesinde bu oran biraz artmıştır. 7 ila 15 yaş arası eğitim mecburi eğitim olmaktadır. Rusça ile hemen hemen aynı olan, sadece birkaç harfin değişik olmasından kaynaklı olarak Slav dilleri arasında en eski olan dillerdir.
Bulgar Alfabesinde
10 adet sesli harf
21 adet sessiz harf
2 tanede ses değeri olmayan harf bulunmaktadır.
Genel olarak bakıldığında Bulgar alfabesi zor ve karışık gibi dursa da ufak bir tekrar egzersizi ile çok basit hale gelecektir zaten bir çok harf türk alfabesi ile aynı okunuş ve yazılışta. Bulgar alfabesini öğrendiğiniz ve okuyabildiğiniz taktirde Slav dillerinin de %90'ını öğrenebilirsiniz..
Bulgar Alfabesi Hakkında Püf Noktalar; 1) Bulgar Alfabesi Toplam 30 Harften Oluşmaktadır. 2) Bulgar Alfabesinde “C” harfi yoktur. O yüzden “C” ile başlayan kelimeler şu şekilde yazılmaktadır. “D” ve “J” harflerinin birleşimiyle bulgarcada ‘C’ harfi oluşturulur. Örneğin; Cemile yerine Djemile yazılmalıdır veya cami yerine Djami yazılmalıdır.....
Ermeni Alfabesi
Ermeni Alfabesi, M.S. 405 yılında Aziz Mesrop Maştots tarafından bulunmuştur.
19. yüzyılda Ermeni edebiyat dilinin de gelişmesiyle, Doğu Ermenicesi (Erivan) ve Batı Ermenicesi (İstanbul) lehçeleri arasındaki ayrım iyice ortaya çıkmış, o dönemler Farsça’nın bir diyalekti sanılan bu dilin özgün bir Hint-Avrupa dili olduğu da anlaşılmıştır.
Türkiye'de Ermenice
Türkiye'de Ermenice, Ermeniler bir kısmı tarafından konuşulur. Boğaziçi Üniversitesi, 2008 Şubat ayında aldığı bir kararla, Ermenice'yi seçmeli dil yapmıştır.
Ermenice'den Türkçe'ye geçen sözcükler
Abur Cubur: Erm. Abur yemek, özellikle sulu yemek, çorba < abril beslenmek Cubur kelimesi, anlam kuvvetlendirme amacıyla eklenmiştir.
Dudu : Erm. Dudu yaşlı kadın, dadı ~ Fa. Dādū → dadı
Hanut : Erm. XanuT dükkân
Haç : Fa. Xaç, Erm. XaÇ 1. direk, kazık, düz ve uzun dal, 2. çarmıh
Pezevenk :Erm. Pozavak fahişe çalıştıran, § poz fahişe (= Gürc pozi fahişe) + avak bey, sahip, baş.
Tekfur : Ar. Tekfūr Rum ya da Ermeni beyi ~ Erm. Takavor hükümdar § Tak taç (~ OFa tāg- → {taç1) + -avor -li, sahip
Bızdık: Erm. Bzdig küçük, ufak, kısa < Fa. Pest alçak, kısa
Örnek: Erm. Orinag [küç.] model, nümune < Orén kural, yasa, usul · Türkçede eskiden beri kullanılan bir sözcük iken, Dil Devrimi esnasında Öz Türkçe olduğu varsayımıyla türevleri yapılmıştır.
Murç: Erm. Murc çekiç
Zangoç: Erm. JamgoÇ kilisede çan çalan görevli § jam=kilise < goÇel=çağırmak
Çorak: Erm. Çorag kurak < Çor/Çir kuru ~ HAvr *ksero- kuru
Arak[lamak]: < Erm. Arak hızlı, çabuk
Pot: Erm. PoT kat, kırma, buruşuk
Dudu : Farsça: dudu, Türkçedeki hatun, hanım kelimeleri gibi bir ünvandır. Kelime aslen Farsça olup Türkçeye geçişi Ermeniceden değil Farsçadandır.
Pezevenk Türkçeye geçişi Farsça pejvend kelimesinden olabilir ancak ermeniceden geçtiği daha meydandadır: pozavak. Pej: Fahişe vend: satmak, satan, satıcı
Örnek: Örnek kelimesinin kökeni hakkında net bir karar verilebilmiş değildir. Ermenicedeki orinag kelimesinden mi yoksa Türkçe örenek (örgü numunesi, tez: anlam genişlemesi ile her tür numune, misal yerine geçmiştir zamanla) kelimesinden mi geldiği tartışmalıdır. Kaldı ki, Prof. Hıraçya Acaryan'ın Ermenice Etymologioue Lugatında (Erivan, taşbasması, 1926, C.6, S. 1609 - 1613) ÖRNEK kelimesi Pehlevice (Farsça) olarak gösterilmektedir. Yani Ermenice kökenli bir kelime olmadığı yazılıdır. Bu bakımdan örnek türkçe bir kelimedir.
Çorak: Çorak ve Kurak kelimeleri Türkçedir, Çor: Hastalık, illet, dert, veba anlamında olup, Çorak hasta/hastalıklı demektir, Çorak toprak ile Kurak toprak arasındaki farkı herkes bilir. Çorak toprak hastalıklıdır, ne yaparsanız yapın bitki yetişmez ancak kurak toprak sadece kurumuştur, sulanınca verim alınır.
Arak[lamak]: Türkçede araklamak olarak kullanılan sözde hızlı ve çabuk anlamındaki Ermenice arak ile ilişki yoktur. Araklamak fiilinin el çabukluğu, hızlılık gibi bir anlamı yoktur. Bu deyimin "Menfaat, sevab, karşılık" anlamlarındaki arak sözünden gelmiş olması çok daha muhtemeldir.
Temel söz dağarcığı örnekleri
Evet =Ayo
Hayır =Voç
Gel =Egur
Afedersiniz = Neroğutyun
Merhaba = Parev
Teşekkür ederim = şnorhagal em
Çok teşekkür ederim =şad şnorhagal em
Hoşgeldiniz = Pari egak
Allahaısmarladık = Mnak parov
Günaydın = Pariluys
İyi akşamlar =Kişerpari
İyi geceler = Luyspari
Seni seviyorum =Kezi gı sirem (gor)**
Ben de seni seviyorum =es al kezi gı sirem
nasılsın?=inç bes es
iyiyim sen nasılsın= ağeg em=(lav em), tun inç bes es
canım=hokis
benim adım levon=im anunıs Levon e
yaprak=derev
güvercin=kayçi
meryem ana=Merijem holtezelal
anlamıyorum=çem hasgınar (gor)**
bilmiyorum=çem kider (gor)
saat kaç?=jamı kani e
ismin ne?=anunıt inç e
anne=mayr, mama, mayrig (annecik)
baba=hayr, hayrig
abla=kuyr, kuyrig
anneanne/babaanne=yaya
burun=kit
Fenike Alfabesi
Fenike alfabesi, tahminen M.Ö. 1050 yılında ortaya çıkmış, Fenike dilini yazmak için kullanılmıştır. Günümüzde birçok modern alfabenin Fenike alfabesinden doğduğuna inanılır. Arap alfabesi, Latin alfabesi, Yunan alfabesi ve (Yunan alfabesi üzerinden) Kiril alfabesi gibi. Bugün Fenike alfabesi ile ilgili arkeolojik kalıntılar, Mısır ve Lübnan'ın tarihî bölgelerinde bulunabilir.