Atmosferden geçen bir göktaşının dışı kabuğu eriyerek incelir. Bu nedenle taşın rengi ne olursa olsun, dışı siyah bir kabukla kaplıdır. Füzyon kabuğu olarak adlandırılan bu yapı yumurta kabuğuna benzer. İlk zamanlarda siyah olsa da Dünya’da birkaç yıl geçirdikten sonra paslı kahverengine dönüşür. Çöl bölgelerindeki taşların üzerinde de buna benzer mikrobiyal aktivite kaynaklı kabuklar görülebilir.
Dünyamızda bulunan taşlar ufak pürüzlere sahip olsalar bile genel olarak yuvarlak şeklinde, düzgün bir yapıdadırlar. Ancak göktaşları atmosferden geçerken öyle büyük bir kuvvete maruz kalırlar ki şekilsiz bir şekle bürünürler. Uzmanlar bu şekli, bir oyun hamurunu elinize alıp sıktıktan sonraki şekle benzetirler. Emin olun, görünce anlarsınız.
Uzayda dolaşan göktaşlarının nerdeyse tamamı demir - nikel karışımı bir metal içerir. İçinde metal bulundurmayan bir göktaşı ile karşılaşmak nadir bir olaydır. İçinde metal bulunan göktaşı deliksiz, yoğun bir yapıdadır. Ancak gözle görülür, elle hissedilir bir durum değildir. Laboratuvar ortamında yapılacak kimyasal bir analiz ya da asitle aşındırma sonucu bir taşın metale sahip olup olmadığı anlaşılır.
Göktaşlarının olmazsa olmaz özelliklerinden biri de yoğun olmalarıdır. Bu yoğunluk, göktaşınının göründüğünden daha ağır olmasını sağlar. Metal göktaşları Dünya’daki kayalardan 3.5 kat, diğer göktaşları ise 1.5 kat daha ağırdır. Yani bir taş gördüğünüz zaman en fazla 5 - 10 kilogram diye düşünüyorsanız ama kaldırdığınız zaman çok daha ağır geliyorsa bu taşın göktaşı olma ihtimali bir hayli yüksektir.
Göktaşlarının çoğunun demir - nikel metalle dolu olduğunu söylemiştik. Bunu anlamanın en kolay yolu, taşa bir magnet değdirmektir. Çünkü metal yapıdaki göktaşları bir mıknatısa değdikleri anda yapışırlar. Metal dedektörleri de bu konuda uyarıcı görev yapabilir. Ancak bazı göktaşlarında alüminyum gibi manyetik olmayan metaller de vardır. Yine de magnet deneyi basit ama etkili bir sonuç verir. İnternette gezerken rastladığım bir yazı . Umarım faydalı olur.
Dünyamızda bulunan taşlar ufak pürüzlere sahip olsalar bile genel olarak yuvarlak şeklinde, düzgün bir yapıdadırlar. Ancak göktaşları atmosferden geçerken öyle büyük bir kuvvete maruz kalırlar ki şekilsiz bir şekle bürünürler. Uzmanlar bu şekli, bir oyun hamurunu elinize alıp sıktıktan sonraki şekle benzetirler. Emin olun, görünce anlarsınız.
Uzayda dolaşan göktaşlarının nerdeyse tamamı demir - nikel karışımı bir metal içerir. İçinde metal bulundurmayan bir göktaşı ile karşılaşmak nadir bir olaydır. İçinde metal bulunan göktaşı deliksiz, yoğun bir yapıdadır. Ancak gözle görülür, elle hissedilir bir durum değildir. Laboratuvar ortamında yapılacak kimyasal bir analiz ya da asitle aşındırma sonucu bir taşın metale sahip olup olmadığı anlaşılır.
Göktaşlarının olmazsa olmaz özelliklerinden biri de yoğun olmalarıdır. Bu yoğunluk, göktaşınının göründüğünden daha ağır olmasını sağlar. Metal göktaşları Dünya’daki kayalardan 3.5 kat, diğer göktaşları ise 1.5 kat daha ağırdır. Yani bir taş gördüğünüz zaman en fazla 5 - 10 kilogram diye düşünüyorsanız ama kaldırdığınız zaman çok daha ağır geliyorsa bu taşın göktaşı olma ihtimali bir hayli yüksektir.
Göktaşlarının çoğunun demir - nikel metalle dolu olduğunu söylemiştik. Bunu anlamanın en kolay yolu, taşa bir magnet değdirmektir. Çünkü metal yapıdaki göktaşları bir mıknatısa değdikleri anda yapışırlar. Metal dedektörleri de bu konuda uyarıcı görev yapabilir. Ancak bazı göktaşlarında alüminyum gibi manyetik olmayan metaller de vardır. Yine de magnet deneyi basit ama etkili bir sonuç verir. İnternette gezerken rastladığım bir yazı . Umarım faydalı olur.