- Katılım
- 19 Ocak 2020
- Mesajlar
- 1,049
- Puanları
- 151
Trakya'da "Kapalıkaya" olarak tanınan dolmenler, uzunlukları 7,5 m, genişlikleri 2,8 m, yükseklik 3 m'ye varan anıtsal yapılardır.
Dolmen kelimesi Keltçe olup "Tolmen" - "Taş Masa" anlamına gelmektedir.
Genel kanaat, Trakya dolmenlerinin Son Tunç Çağı bitimiyle, İlk Demir Çağı başlarına tarihlendiği, ancak bunların bazılarının kullanımının M.Ö. 8-7. y.y.'a kadar sürdüğü şeklindedir.
Prof.Dr. Mehmet Özdoğan ve ekibinin yapmış olduğu yüzey araştırmaları sonucunda Trakya bölgesinde 1988 yılı itibarıyla 118 dolmen olduğu tesbit edilmiştir.
Yörede "Kapalıkaya" olarak tanınan dolmenler, uzunlukları 7,5m, genişlikleri 2,8m, yükseklik 3 m'ye varan anıtsal yapılardır.
Mezar 3 bölümden oluşmaktadır. Kuzey-güney yönünde en arkada hücre şeklinde ana oda, bundan biraz küçük bir ön oda ile geçit ya da giriş kısmı bulunur.
Her üç bölüm yapı olarak birbirine benzer. Boyutları 2-3 metreye kadar olan tonlarca ağırlıktaki iri taş blokların, bağlayıcı harç kullanılmadan üst üste bindirilmesiyle yapılmıştır. Bunlar, odanın dört yanına dik olarak yerleştirildikten sonra üzerlerine yine iri taş bir blokun kapak gibi oturtulmasıyla yapılmış, hücre şeklindeki odalardan oluşmuştur. Plan özellikleri bakımından Trakya Dolmenleri tek odalı ve iki odalı olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Her iki grubun da önünde dromos şeklinde bir giriş bölümü bulunmaktadır.
Hacılar Dolmeni: Türkiye Trakyası’nda ilk dolmen kazısı Edirne Müze Müdürlüğü tarafından 1983 yılındı gerçekleştirilmiştir.
Lalapaşa ilçesi’ne bağlı Hacılar sınır köyünde bulunan dolmen, kazısı yapıldıktan sonra müze bahçesine taşınarak burada sergilenmiştir.
Yarel şist taşından yapılmış olan Hacılar Dolmeni birbirine geçitli iki odadan ibarettir. İkinci oda dikdörtgen, birici ise kareye yakın bir plana sahiptir. Odaları ayıran bölümlerde, menfez veya donbaz denilen yarım daireye benzer geçitler bulunmaktadır. Birinci odanın bölmesi ve menfezinin yarısı kırıktır. Geçiş kulvarının sadece kanadı kalmıştır.
Dolmenin çevresi iri taşlarla bir halka biçiminde çevrelenmiştir. Birinci odanın bulunduğu yerde yüzeyden 25-30 cm derinlikte yer yer mezar eşyası olarak bırakılan seramik parçalarına rastlanmıştır.
Buluntular kuzeybatı yönüne yoğunlaşmıştır ve ikinci odaya geçiş kısmının bulunduğu yerde, yüzeyden 50-60 cm derinlikte, iki büyük tören kabı ve ağırşak in situ bulunmuştur.
Ortaya çıkarılan kaplardan biri Troya VIIb2 tabakasındakiler gibi, büyük yumrucuklu olmak üzere Son Tunç Çağı-İlk Demir Çağı geçiş dönemine tarihlenmektedir
Dolmen nedir?
Taş Çağı mezarıdır
Genel olarak ikisi dikine, biri de bunların üstüne konmuş üç büyük taştan meydana getir. Dikine olan taşları ikiden fazla olan dolmenlere de rastlanmıştır.
Mezar olarak kullanılan bu anıtlar önceleri 2.4 m yükseklikte ve 4 m2’lik bir odacık görünümündeyken sonraları yan yana sıralanmış dolmenlerden oluşan bir kapalı yol durumuna getirildi. Galeri biçiminde olanların uzunluğu 25 m’yi bulur.
Toprak üstünde ve toprak altında olanları vardır. Fransa’da Massif Central’de ve Bretagne’da, İrlanda’da, Balear Adaları’nda, Güney İspanya’da, Ürdün’de çok miktarda dolmen bulundu. Taş örgüyle çevrilen bir tümülüs altında kare ya da dikdörtgen biçiminde büyük taşlardan yapılmış olanlarla taşlarla çevrili bir tümülüs içinde taş sandukalar, en çok rastlanılanlarıdır.
Dolmenlerin bir bölümünün içinde ölü armağanları bulunmuştur. Bu tür mezarların yapılabilmesi için çevrede büyük taş bloklarının bulunması gerekmektedir. Bu taşların bulunmadığı yerlerde ölüler taş mezar odaları yerine toprağa ya da pithos (büyük küp) mezarlara gömülmüşlerdir. Türkiye’de çeşitli bölgelerde dolmenler görülmüşse de en çok Trakya Bölgesi’nde bulunur. Bahis konusu olan Dolmenler,* insan eliyle toplanıp üst üste koyulmuş devasa taş yapılardır. Zamanında bu taş yığınları mezarlık işlevi görüyordu ve bu tür taş mezarlar sık kullanılırdı, fakat bütün mezarlar bu türden buzul kaya (eratik blok) ya da kayaçlarla yapılmamıştır.
Bu kayalar Drenthe, Danimarka ve Kuzey Almanya'da görülür ve yaklaşık 150.000 yıl önceki buzul çağlarının birinde bu bölgelere gelmiş olmalıdır. Dolmenlerin içinde ve yakınında yapılan kazılarda insan iskeletine rastlanmamıştır. Kemikler muhtemelen binlerce yılın etkisiyle toprağa karışıp gitmiş, ama mezarda ölüyle birlikte gömülen ve ona öteki dünyada kullanması için verilen mezar hediyeleri bulunmuştur. Bu hediyeler arasında, biçimine bakılıp 'huni kupalar' olarak adlandırılan özel kaplar yer alır.
Bu ve buna benzer buluntuları temel alarak arkeologlar, bu ilk kuşak çiftçilerin yaşamlarının nasıl olduğunu anlamaya çalıştılar. Bunlar, avcı-toplayıcı tarzı yaşamı bırakıp yerleşik yaşama geçen bu bölgedeki ilk insanlardı. Kerpiçten evlerde yaşıyorlar, tahta ve taştan aletler kullanıyor ve yiyecekleri saklamak için de kaplar yapıyorlardı. Şüphesiz mal edinme ve hukuk alanında da anlaşmaları vardı, fakat bu ilk çiftçiler yazıyı bilmedikleri için, anlaşmalarının nasıl olduğu konusunda maalesef herhangi bir fikrimiz yok. Yarattıkları, yazılı kaydı olmayan, yazısız bir toplumdu.
Bu insanların, bazen ağırlığı 20.000 kiloyu bulan bu taşları makine kullanmaksızın yerden nasıl kaldırıp hareket ettirdikleri hala tamamıyla açıklık kazanmamıştır. Belki de topraktan bir rampa yapıp küçük yuvarlak kalaslar aracılığıyla bu büyük taşları yuvarlamışlardır. Taşlar yerleştirilince de, altlarındaki toprak kazılıp mezar yapılmış olabilir. Drenthe'de elliden fazla Dolmen korunarak günümüze kadar gelmiştir. Ancak Dolmenlerin sayısının bu rakamdan çok daha fazla olduğu düşünülüyor, ama örneğin inşaat işlerinde yapı malzemesi olarak kullanıldığı için bu taşların bir çoğu kaybolmuştur.
aları yüzünden, dolmenlerin üzeri örtüldükten sonra kilitli bırakılıp bırakılmadığı açık değildir. Ziyaretçiler mezar odalarına girerken sürekli kafalarını eğmek zorunda olacaklardır ki, bu belki de ziyaretçiyi ölüye saygı göstermeye zorlamak için düşünülmüştür. Bazı durumlarda dolmenler birkaç mezar odası içerebilirler. Yan yana girişleri olan odalardan oluşan yapılar, Orta Avrupa'da dolmen olarak değil, geçit mezarlar olarak adlandırılır. Ancak bu iki tür arasındaki sınır bazı durumlarda oldukça belirsizdir.
Dolmenlerin büyüklükleri bölgeye ve varolan materyalin durumuna göre değişir. Eb büyük dolmenler Bretagne'de (La Roche-aux-Fées, Gavrinis, Marchand Masası, Les Pierres-Plates, Mané Lud), İrlanda'da (Newgrange) ve İspanya'da (Antequera) bulunur. Dolmenler bugün çoğunlukla çıplak durumdadır, mezarlar üzerinde bulunan daha kücük taşlar yöre sakinleri tarafından ev, ahır gibi inşaatların yapımında kullanmak amacıyla alınıp götürülmüştür. Nadiren bir tepenin üzerinde yükselirler ya da orijinal hallerindeki gibi toprak ve taşlarla örtülü şekilde dururlar. Bazen çatı taşını taşıyan taşıma taşları o kadar yakın dururlar ki, masa görünümü kaybolur ve özellikle büyük dolmenlerde oda benzeri bir görünüm alır. Bretagne'de bu biçim genişlemesi o kadardır ki, dolmen daha çok bir giriş bölümüne benzer ve mezar galerisi denilen biçime dönüşür.
Dolmen kelimesi Keltçe olup "Tolmen" - "Taş Masa" anlamına gelmektedir.
Genel kanaat, Trakya dolmenlerinin Son Tunç Çağı bitimiyle, İlk Demir Çağı başlarına tarihlendiği, ancak bunların bazılarının kullanımının M.Ö. 8-7. y.y.'a kadar sürdüğü şeklindedir.
Prof.Dr. Mehmet Özdoğan ve ekibinin yapmış olduğu yüzey araştırmaları sonucunda Trakya bölgesinde 1988 yılı itibarıyla 118 dolmen olduğu tesbit edilmiştir.
Yörede "Kapalıkaya" olarak tanınan dolmenler, uzunlukları 7,5m, genişlikleri 2,8m, yükseklik 3 m'ye varan anıtsal yapılardır.
Mezar 3 bölümden oluşmaktadır. Kuzey-güney yönünde en arkada hücre şeklinde ana oda, bundan biraz küçük bir ön oda ile geçit ya da giriş kısmı bulunur.
Her üç bölüm yapı olarak birbirine benzer. Boyutları 2-3 metreye kadar olan tonlarca ağırlıktaki iri taş blokların, bağlayıcı harç kullanılmadan üst üste bindirilmesiyle yapılmıştır. Bunlar, odanın dört yanına dik olarak yerleştirildikten sonra üzerlerine yine iri taş bir blokun kapak gibi oturtulmasıyla yapılmış, hücre şeklindeki odalardan oluşmuştur. Plan özellikleri bakımından Trakya Dolmenleri tek odalı ve iki odalı olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Her iki grubun da önünde dromos şeklinde bir giriş bölümü bulunmaktadır.
Hacılar Dolmeni: Türkiye Trakyası’nda ilk dolmen kazısı Edirne Müze Müdürlüğü tarafından 1983 yılındı gerçekleştirilmiştir.
Lalapaşa ilçesi’ne bağlı Hacılar sınır köyünde bulunan dolmen, kazısı yapıldıktan sonra müze bahçesine taşınarak burada sergilenmiştir.
Yarel şist taşından yapılmış olan Hacılar Dolmeni birbirine geçitli iki odadan ibarettir. İkinci oda dikdörtgen, birici ise kareye yakın bir plana sahiptir. Odaları ayıran bölümlerde, menfez veya donbaz denilen yarım daireye benzer geçitler bulunmaktadır. Birinci odanın bölmesi ve menfezinin yarısı kırıktır. Geçiş kulvarının sadece kanadı kalmıştır.
Dolmenin çevresi iri taşlarla bir halka biçiminde çevrelenmiştir. Birinci odanın bulunduğu yerde yüzeyden 25-30 cm derinlikte yer yer mezar eşyası olarak bırakılan seramik parçalarına rastlanmıştır.
Buluntular kuzeybatı yönüne yoğunlaşmıştır ve ikinci odaya geçiş kısmının bulunduğu yerde, yüzeyden 50-60 cm derinlikte, iki büyük tören kabı ve ağırşak in situ bulunmuştur.
Ortaya çıkarılan kaplardan biri Troya VIIb2 tabakasındakiler gibi, büyük yumrucuklu olmak üzere Son Tunç Çağı-İlk Demir Çağı geçiş dönemine tarihlenmektedir
Dolmen nedir?
Taş Çağı mezarıdır
Genel olarak ikisi dikine, biri de bunların üstüne konmuş üç büyük taştan meydana getir. Dikine olan taşları ikiden fazla olan dolmenlere de rastlanmıştır.
Mezar olarak kullanılan bu anıtlar önceleri 2.4 m yükseklikte ve 4 m2’lik bir odacık görünümündeyken sonraları yan yana sıralanmış dolmenlerden oluşan bir kapalı yol durumuna getirildi. Galeri biçiminde olanların uzunluğu 25 m’yi bulur.
Toprak üstünde ve toprak altında olanları vardır. Fransa’da Massif Central’de ve Bretagne’da, İrlanda’da, Balear Adaları’nda, Güney İspanya’da, Ürdün’de çok miktarda dolmen bulundu. Taş örgüyle çevrilen bir tümülüs altında kare ya da dikdörtgen biçiminde büyük taşlardan yapılmış olanlarla taşlarla çevrili bir tümülüs içinde taş sandukalar, en çok rastlanılanlarıdır.
Dolmenlerin bir bölümünün içinde ölü armağanları bulunmuştur. Bu tür mezarların yapılabilmesi için çevrede büyük taş bloklarının bulunması gerekmektedir. Bu taşların bulunmadığı yerlerde ölüler taş mezar odaları yerine toprağa ya da pithos (büyük küp) mezarlara gömülmüşlerdir. Türkiye’de çeşitli bölgelerde dolmenler görülmüşse de en çok Trakya Bölgesi’nde bulunur. Bahis konusu olan Dolmenler,* insan eliyle toplanıp üst üste koyulmuş devasa taş yapılardır. Zamanında bu taş yığınları mezarlık işlevi görüyordu ve bu tür taş mezarlar sık kullanılırdı, fakat bütün mezarlar bu türden buzul kaya (eratik blok) ya da kayaçlarla yapılmamıştır.
Bu kayalar Drenthe, Danimarka ve Kuzey Almanya'da görülür ve yaklaşık 150.000 yıl önceki buzul çağlarının birinde bu bölgelere gelmiş olmalıdır. Dolmenlerin içinde ve yakınında yapılan kazılarda insan iskeletine rastlanmamıştır. Kemikler muhtemelen binlerce yılın etkisiyle toprağa karışıp gitmiş, ama mezarda ölüyle birlikte gömülen ve ona öteki dünyada kullanması için verilen mezar hediyeleri bulunmuştur. Bu hediyeler arasında, biçimine bakılıp 'huni kupalar' olarak adlandırılan özel kaplar yer alır.
Bu ve buna benzer buluntuları temel alarak arkeologlar, bu ilk kuşak çiftçilerin yaşamlarının nasıl olduğunu anlamaya çalıştılar. Bunlar, avcı-toplayıcı tarzı yaşamı bırakıp yerleşik yaşama geçen bu bölgedeki ilk insanlardı. Kerpiçten evlerde yaşıyorlar, tahta ve taştan aletler kullanıyor ve yiyecekleri saklamak için de kaplar yapıyorlardı. Şüphesiz mal edinme ve hukuk alanında da anlaşmaları vardı, fakat bu ilk çiftçiler yazıyı bilmedikleri için, anlaşmalarının nasıl olduğu konusunda maalesef herhangi bir fikrimiz yok. Yarattıkları, yazılı kaydı olmayan, yazısız bir toplumdu.
Bu insanların, bazen ağırlığı 20.000 kiloyu bulan bu taşları makine kullanmaksızın yerden nasıl kaldırıp hareket ettirdikleri hala tamamıyla açıklık kazanmamıştır. Belki de topraktan bir rampa yapıp küçük yuvarlak kalaslar aracılığıyla bu büyük taşları yuvarlamışlardır. Taşlar yerleştirilince de, altlarındaki toprak kazılıp mezar yapılmış olabilir. Drenthe'de elliden fazla Dolmen korunarak günümüze kadar gelmiştir. Ancak Dolmenlerin sayısının bu rakamdan çok daha fazla olduğu düşünülüyor, ama örneğin inşaat işlerinde yapı malzemesi olarak kullanıldığı için bu taşların bir çoğu kaybolmuştur.
aları yüzünden, dolmenlerin üzeri örtüldükten sonra kilitli bırakılıp bırakılmadığı açık değildir. Ziyaretçiler mezar odalarına girerken sürekli kafalarını eğmek zorunda olacaklardır ki, bu belki de ziyaretçiyi ölüye saygı göstermeye zorlamak için düşünülmüştür. Bazı durumlarda dolmenler birkaç mezar odası içerebilirler. Yan yana girişleri olan odalardan oluşan yapılar, Orta Avrupa'da dolmen olarak değil, geçit mezarlar olarak adlandırılır. Ancak bu iki tür arasındaki sınır bazı durumlarda oldukça belirsizdir.
Dolmenlerin büyüklükleri bölgeye ve varolan materyalin durumuna göre değişir. Eb büyük dolmenler Bretagne'de (La Roche-aux-Fées, Gavrinis, Marchand Masası, Les Pierres-Plates, Mané Lud), İrlanda'da (Newgrange) ve İspanya'da (Antequera) bulunur. Dolmenler bugün çoğunlukla çıplak durumdadır, mezarlar üzerinde bulunan daha kücük taşlar yöre sakinleri tarafından ev, ahır gibi inşaatların yapımında kullanmak amacıyla alınıp götürülmüştür. Nadiren bir tepenin üzerinde yükselirler ya da orijinal hallerindeki gibi toprak ve taşlarla örtülü şekilde dururlar. Bazen çatı taşını taşıyan taşıma taşları o kadar yakın dururlar ki, masa görünümü kaybolur ve özellikle büyük dolmenlerde oda benzeri bir görünüm alır. Bretagne'de bu biçim genişlemesi o kadardır ki, dolmen daha çok bir giriş bölümüne benzer ve mezar galerisi denilen biçime dönüşür.