- Katılım
- 24 Ocak 2020
- Mesajlar
- 398
- Puanları
- 32
Yahudiler dua ve ibadetlerinde Beyt-i Makdis’e yöneldikleri halde, Hıristiyanlar doğuya yönelerek ibadetlerini yapmaktadırlar.
Bizans İmparatorluğu döneminde Kudüs Hıristiyanların eline geçmesine ve onlara göre de kutsal sayılmasına rağmen, Hıristiyanlar kiliselerini, doğu tarafına konulan çıkıntı veya altarla (sunak) birlikte, Doğuya dönük olarak yapmışlardır. Nitekim “Doğu Yönü” veya “Doğuya Yönelme” gibi manalara gelen “Orientation” kelimesi de, “Doğu” anlamına gelen “Orient”ten gelmektedir.
Halbuki Doğu, pusula yönü olup herhangi bir kutsal yerin yönü olmadığı gibi, yönelme veya yön de herhangi bir pusula yönü ile ilişkileri ifade eder hale gelmiştir.
Gerçekte, hayat kaynağı sayılan güneş geceleyin kaybolduktan sonra tekrar Doğudan zuhur ettiğinden, ibadet esnasında Doğuya yönelmek eski putperestlerin bir uygulaması olup bu âdet ilk Hıristiyanlar tarafından da benimsenmiştir. Çünkü Doğruluk Güneşi İsa Mesih Doğuda, Beytlehem’de doğmuştu (Matta, 2/1)16. Ayrıca, İsa’nın doğumu üzerine gelen müneccimler de doğudan geldiği gibi, onun doğumuna işaret eden yıldızları da doğuda görmüşlerdi (Matta, 2/1-2)17. Diğer taraftan, İsa Mesih’in doğum yeri olan Beytlehem, Kudüs’ün 5- 6 mil güneyinde bir köy olup İsa’nın doğumu anısına orada bir manastır içerisinde “Doğuş Kilisesi” inşa edilmiştir.
İsa’nın geleneksel doğuş yeri olan mağarayı içine alan bu kilise, Hıristiyanlık’taki en eski kiliselerden birisidir. M.S. 330’da Konstantin I tarafından inşa ve altıncı asırda Justinyen tarafından da restore edilmiştir. Ayrıca bu kilise içerisinde Romalı veya Latin, Yunan veya Doğu Ortodoks ve Ermeni kiliselerine mensup Hıristiyanların kullanımına tahsis edilmiş bölümler vardır. İsa’nın doğduğu yerde inşa edilen bu kilise Doğuda bulunduğundan dolayı, daha sonra inşa edilen diğer kiliseler, rahip ve cemaatin Doğu tarafta kurulan ilk altarla (sunak) yüz yüze gelebilmeleri için, Doğuya dönük olarak inşa edilmişlerdir. Buna rağmen, altarın Doğuda bulunmuş olması gerçeğinin, ibadet eden her Hıristiyan’ın yüzünü Doğuya döndürmüş olduğu anlamına gelmeyeceği; çünkü, en azından modern uygulamaya göre bir kilisede bulunan oturakların ibadete katılanların farklı farklı yönlere dönecekleri şekilde yerleştirilmiş olduğu belirtilmiştir.
Şu halde Hıristiyan kilise binalarında uzun bir seyir takip eden “yön” geleneği, kökenlerini Yahudi sinagoglarının “Kudüs Mabedine doğru” şeklindeki coğrafî yönlendirilişinden ziyade, Greko-Romen mabedlerinin “Doğuya doğru” şeklindeki evrensel yönlendirilişinden alır. Nâdir istisnalarıyla birlikte, genellikle yer kısıtlamaları yüzünden, ilk Hıristiyan kiliseleri bir Doğu-Batı ekseni üzerinde yönlendirilmişlerdir. Bununla birlikte, en eski kiliseler ve dördüncü yüzyılın büyük Konstantin bazilikaları, girişleri Doğuda olmak üzere, genellikle Batıyı gösterecek tarzda inşa edilmişlerdir. Ancak beşinci yüzyılla birlikte bu düzenleme, girişler Batıda ve kilisede yarım daire şeklindeki çıkıntılı kısım Doğuda ve ortaçağ kiliselerine de ölçü olacak şekilde aksi bir plana sebebiyet vermiştir. Manevi bir sebebe bağlı olmamakla birlikte, daha sonraki dönemlerde kiliselerin Doğuya döndürülmesine eskatolojik bir anlam da yüklenmiştir.
Mesela görkem içinde gelecek olan İsa, İncil’de, Doğudan gelecekmiş gibi tasvir edilmiş ve şöyle denilmiştir: “Çünkü şimşeğin şarkta çakıp garpta dahi görüldüğü gibi, İnsan Oğlunun gelişi de böyle olacaktır” (Matta, 24/27). Bu sebeple, umumi dualarda olduğu gibi özel duada da Hıristiyan Doğuya dönmeye alışmış ve büyük ilk bazilikalarda yarım daire şeklindeki çıkıntılı kısımda bulunan ve "İnsan Oğlunun işareti” sayılan geniş bir mozaik Haç, onların dualarının odak noktasını oluşturmuştur. Böylece Doğuda, ibadet esnasında okunan duada Doğuya yönelme çok önceden zorunlu hale gelmiştir. Ayrıca kiliseler de Doğuya doğrudur. Hıristiyanlar bunun sebebini: “İsa bizim güneşimizdir ve bizim kaybettiğimiz cenneti Doğudan restore edecektir” şeklinde açıklamışlardır. Batı litürjisinde Doğuya yönelme Carolingan zamanlarında kural haline gelmiştir. Ancak, o zamanlarda sadece Doğuya değil, bilakis pusulanın bütün yönlerine mecazi ve manevi yorumlar atfedilmiştir.
Mesela bu anlayıştan dolayı incil kuzey yönüne doğru okunmuştur. Çünkü Kuzeyin, kovulmuş olan şeytanın gücünü temsil ettiğine inanılmıştır. Şüphesiz gerçek uygulamada Doğu-Batı ekseni kesin plana göre nâdiren düzenlenmiştir. Yine son zamanlarda kiliseleri pusulaya başvurmaksızın inşa etmek âdet olmuştur. Bu husus, modern insanın herhangi bir yöne yönelme sembolizmini çok zayıf bulabileceğine ve şehir arazilerinin bu geleneği yeniden ihdas etmeyi gerektirmeyecek kadar pahalı oluşuna bağlanmıştır. Hıristiyanların dua ve ibadetlerini Doğuya dönerek yapmalarına gerekçe olarak, Hz. isa’ya inanan meryem adında bir kadının, onun mezarına akşam vakti giderken yolda İsa’nın gölgesini görüp ona secde etmesi ve o sırada isa’nın yönü batıya doğru olduğundan, bu kadının doğuya yönelmiş olduğu söylenmektedir.
Bu durumu gerçekçi bulmayan Biruni, gölgeye secde etmek suretiyle onun Rab kabul edilmiş olacağını; o esnada İsa’nın yönü batıya doğru idiyse, o durumda da hıristiyanların kıblesine arkasını dönmüş olacağını ileri sürmüştür. Biruni’ye göre hıristiyanların doğuya yönelerek ibadet etmelerinde Kilise Babalarının da rolü vardır. Hıristiyanlık’ta, ibadet ve dua esnasında genellikle Doğuya yönelmek âdet olduğu gibi, isa’yı son gün’de, doğudan ihtişam içerisinde gelirken görebilmesi için, ölen kimseyi ayakları doğuya gelecek şekilde gömmek de eski bir uygulamadır ve yer yer hala buna riayet edildiği de belirtilmektedir.
Bizans İmparatorluğu döneminde Kudüs Hıristiyanların eline geçmesine ve onlara göre de kutsal sayılmasına rağmen, Hıristiyanlar kiliselerini, doğu tarafına konulan çıkıntı veya altarla (sunak) birlikte, Doğuya dönük olarak yapmışlardır. Nitekim “Doğu Yönü” veya “Doğuya Yönelme” gibi manalara gelen “Orientation” kelimesi de, “Doğu” anlamına gelen “Orient”ten gelmektedir.
Halbuki Doğu, pusula yönü olup herhangi bir kutsal yerin yönü olmadığı gibi, yönelme veya yön de herhangi bir pusula yönü ile ilişkileri ifade eder hale gelmiştir.
Gerçekte, hayat kaynağı sayılan güneş geceleyin kaybolduktan sonra tekrar Doğudan zuhur ettiğinden, ibadet esnasında Doğuya yönelmek eski putperestlerin bir uygulaması olup bu âdet ilk Hıristiyanlar tarafından da benimsenmiştir. Çünkü Doğruluk Güneşi İsa Mesih Doğuda, Beytlehem’de doğmuştu (Matta, 2/1)16. Ayrıca, İsa’nın doğumu üzerine gelen müneccimler de doğudan geldiği gibi, onun doğumuna işaret eden yıldızları da doğuda görmüşlerdi (Matta, 2/1-2)17. Diğer taraftan, İsa Mesih’in doğum yeri olan Beytlehem, Kudüs’ün 5- 6 mil güneyinde bir köy olup İsa’nın doğumu anısına orada bir manastır içerisinde “Doğuş Kilisesi” inşa edilmiştir.
İsa’nın geleneksel doğuş yeri olan mağarayı içine alan bu kilise, Hıristiyanlık’taki en eski kiliselerden birisidir. M.S. 330’da Konstantin I tarafından inşa ve altıncı asırda Justinyen tarafından da restore edilmiştir. Ayrıca bu kilise içerisinde Romalı veya Latin, Yunan veya Doğu Ortodoks ve Ermeni kiliselerine mensup Hıristiyanların kullanımına tahsis edilmiş bölümler vardır. İsa’nın doğduğu yerde inşa edilen bu kilise Doğuda bulunduğundan dolayı, daha sonra inşa edilen diğer kiliseler, rahip ve cemaatin Doğu tarafta kurulan ilk altarla (sunak) yüz yüze gelebilmeleri için, Doğuya dönük olarak inşa edilmişlerdir. Buna rağmen, altarın Doğuda bulunmuş olması gerçeğinin, ibadet eden her Hıristiyan’ın yüzünü Doğuya döndürmüş olduğu anlamına gelmeyeceği; çünkü, en azından modern uygulamaya göre bir kilisede bulunan oturakların ibadete katılanların farklı farklı yönlere dönecekleri şekilde yerleştirilmiş olduğu belirtilmiştir.
Şu halde Hıristiyan kilise binalarında uzun bir seyir takip eden “yön” geleneği, kökenlerini Yahudi sinagoglarının “Kudüs Mabedine doğru” şeklindeki coğrafî yönlendirilişinden ziyade, Greko-Romen mabedlerinin “Doğuya doğru” şeklindeki evrensel yönlendirilişinden alır. Nâdir istisnalarıyla birlikte, genellikle yer kısıtlamaları yüzünden, ilk Hıristiyan kiliseleri bir Doğu-Batı ekseni üzerinde yönlendirilmişlerdir. Bununla birlikte, en eski kiliseler ve dördüncü yüzyılın büyük Konstantin bazilikaları, girişleri Doğuda olmak üzere, genellikle Batıyı gösterecek tarzda inşa edilmişlerdir. Ancak beşinci yüzyılla birlikte bu düzenleme, girişler Batıda ve kilisede yarım daire şeklindeki çıkıntılı kısım Doğuda ve ortaçağ kiliselerine de ölçü olacak şekilde aksi bir plana sebebiyet vermiştir. Manevi bir sebebe bağlı olmamakla birlikte, daha sonraki dönemlerde kiliselerin Doğuya döndürülmesine eskatolojik bir anlam da yüklenmiştir.
Mesela görkem içinde gelecek olan İsa, İncil’de, Doğudan gelecekmiş gibi tasvir edilmiş ve şöyle denilmiştir: “Çünkü şimşeğin şarkta çakıp garpta dahi görüldüğü gibi, İnsan Oğlunun gelişi de böyle olacaktır” (Matta, 24/27). Bu sebeple, umumi dualarda olduğu gibi özel duada da Hıristiyan Doğuya dönmeye alışmış ve büyük ilk bazilikalarda yarım daire şeklindeki çıkıntılı kısımda bulunan ve "İnsan Oğlunun işareti” sayılan geniş bir mozaik Haç, onların dualarının odak noktasını oluşturmuştur. Böylece Doğuda, ibadet esnasında okunan duada Doğuya yönelme çok önceden zorunlu hale gelmiştir. Ayrıca kiliseler de Doğuya doğrudur. Hıristiyanlar bunun sebebini: “İsa bizim güneşimizdir ve bizim kaybettiğimiz cenneti Doğudan restore edecektir” şeklinde açıklamışlardır. Batı litürjisinde Doğuya yönelme Carolingan zamanlarında kural haline gelmiştir. Ancak, o zamanlarda sadece Doğuya değil, bilakis pusulanın bütün yönlerine mecazi ve manevi yorumlar atfedilmiştir.
Mesela bu anlayıştan dolayı incil kuzey yönüne doğru okunmuştur. Çünkü Kuzeyin, kovulmuş olan şeytanın gücünü temsil ettiğine inanılmıştır. Şüphesiz gerçek uygulamada Doğu-Batı ekseni kesin plana göre nâdiren düzenlenmiştir. Yine son zamanlarda kiliseleri pusulaya başvurmaksızın inşa etmek âdet olmuştur. Bu husus, modern insanın herhangi bir yöne yönelme sembolizmini çok zayıf bulabileceğine ve şehir arazilerinin bu geleneği yeniden ihdas etmeyi gerektirmeyecek kadar pahalı oluşuna bağlanmıştır. Hıristiyanların dua ve ibadetlerini Doğuya dönerek yapmalarına gerekçe olarak, Hz. isa’ya inanan meryem adında bir kadının, onun mezarına akşam vakti giderken yolda İsa’nın gölgesini görüp ona secde etmesi ve o sırada isa’nın yönü batıya doğru olduğundan, bu kadının doğuya yönelmiş olduğu söylenmektedir.
Bu durumu gerçekçi bulmayan Biruni, gölgeye secde etmek suretiyle onun Rab kabul edilmiş olacağını; o esnada İsa’nın yönü batıya doğru idiyse, o durumda da hıristiyanların kıblesine arkasını dönmüş olacağını ileri sürmüştür. Biruni’ye göre hıristiyanların doğuya yönelerek ibadet etmelerinde Kilise Babalarının da rolü vardır. Hıristiyanlık’ta, ibadet ve dua esnasında genellikle Doğuya yönelmek âdet olduğu gibi, isa’yı son gün’de, doğudan ihtişam içerisinde gelirken görebilmesi için, ölen kimseyi ayakları doğuya gelecek şekilde gömmek de eski bir uygulamadır ve yer yer hala buna riayet edildiği de belirtilmektedir.
Son düzenleme: