Kapatın Okulları Da Dünyaya Huzur Gelsin!
Çocuklarınızı Okullardan Alın, Evlat Olsunlar!
Bir yeriniz ağrıyorsa bu bir nimettir.
Diyor ki ağrıyan yeriniz; "tedbir için son merhaledesin. Müdahalede bulunmaz isen hayatını bile kaybetme riskiyle karşı karşıyasın. Gerekli tedbirleri almadın, bak hastalandım."
Doktor diyor ki "hemen ağrı kesici kullanmalısın." Ağrıyı saklamalısın yani. Bu tavır, hastalığı tedavi etmeye yönelik değildir, amma. İşte bu batının kafasının yaradılışı anlama ve yorumlamasının tezahürüdür. Oysa bizim inancımız hasta olmamanın yollarını arar, önerir. Batı ise durumdan vazife çıkartır. Herkesin haklı, herkesin haksız olduğu durumları yaratır. Buna kaos der ve kaostan beslenir. Mevcudiyeti bizim fitne dediğimiz kaosa bağlıdır. Halbuki fitneyi uyandıran mel'undur. Konuyu açalım. Batı uygarlığının egemen yani hegemon hayat anlayışı başta bilim olmak üzere her konunun da hakimi olmuştur. Bilumum dinler bile kontrolleri altındadır.
Kendi anlayışını da diğer anlayışlara karşı dikte etmiştir. Bu olguyu ise eğitim müesseseleri üzerinden yapmıştır. Başta okullar olmak üzere tektipleştirme mekanizmaları bu hususta devlet erkininde katkı ve zorlamasıyla yeryüzü tanrılarının işlerini kolaylaştırmıştır. Hele ki diğer algı müesseseleri yani eğitimin bir başka ayağını oluşturan informal-yaygın düzen aynı zamanda endüstrileşerek dünyanın en ücra yerindeki insanları da etkilemeyi başarmıştır. Kitaplar, müzik, spor, tv ler, sinema hasılı ne var ne yoksa bütün bunlar insana hakikate çağrı materyalleri değildir.
Aksine nefsini, heva ve hevesini putlaştırmış insanın tanrısallaşma macerasının mecralarıdır. Geleneksel döngü ile çoluk-çocuk sahibi olan bireyler aynı yalanların söylemcisidirler. "Çocuklarımızı okutmalıyız" emziğine sarılmış yetişkinler bilmezler ki yıkılası düzenlerin yılmaz bekçileridirler. De ki okuttun çocuğunu... Doktor oldu diyelim. Tıbbın babasını Hipokrat olarak bildi, Lokman peygamberden, İbn-i Sina'dan habersiz. Ki bilse de artık onun adı Avicienna.
Hastaneler medikal, medicine, hospital. Hızır Acil çoktan ambulance oldu. Bir Azrail kaldı adı değişmedik. Ki onunda elinde tırpan var simsiyah kıyafetler içerisinde beynimize kazınmış resmiyle. Şeker, kolesterol, tansiyon ilaçlarıyla her daim hastayız. Okudu çocuğumuz Hukuk fakültesini...Kul hakkı yazmaz kitaplarda lakin. Belki biraz "kişinin özgürlüğü başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter" diyen Rousse'nin pozitivizmi dillerdedir, vicdanlarıyla-cüzdanları arasında kalmış bukleli yargıçların. Hangi hukuk? Üstünlerin hukuku elbette! Burada ne gezer hakkın ve hakikatin gölgesi, nerededir yarı çıplak hatunun eşindeki adalet terazisi? Yasama, yargı ve illa ki yürütme! Deki mimar oldu! Betona boğacak o da memleketin diğer okumuş çocuklarının attıkları imzalarıyla berbat ettikleri şehirler gibi, yeni yaşam alanlarını. Site site oyulacak değerlerimiz. Ya da ilahiyat okuyacak. Teoloji yani.
Peygambersiz bir dinin peşine koşacak. Fetvalarının bir fiyatı olacak. Sanat okuyacak, sinema televizyon. Yengesine yan gözle bakan yakışıklı oğlanların suratlarıyla bezeyecek ekranları. 25 milyon öğrencisi olan bir ülkeyiz ya...Hani eğitim pek mühim ya! İktisat okuyacak bereketi, nasipi, kısmeti bilmeden? Hani bir de 25 milyon nüfusumuz 12 yaş altıya. Yani 12 yaşa kadar kıydık zaten çocuklarımıza. Onları Hande Yener şarkılarıyla, Aleyna Tilki'nin ciyaklamalarıyla ninnilendirdik ya. Masalları Hansel Gratel'den. Mickey Mause' dan çizgi filmleri. Kafka'yla dolar ergenlikte kafaları. Markalarla kimliklendirmeye çalışırız çocuklarımızı. Kapatın artık bütün okulları! Okullara göndermeyin çocuklarınızı. Ya da görün artık olan bitenleri de yıkın artık şu kahrolası düzeni! Düzenin müminleri nasıl da sadıklar dinlerine! Biraz beşeriyet! Biraz ideoloji. Her daim nev zuhur putlar! Ülkede basılan kitapların %90 nı tercüme. Kilise kafalı müslüman çocuklar elde etmek muasırlaşma serüvenimiz. Buna çanak tutan aydınlarımız, daha bir karartmaktalar hayatlarımızı. Ellerimizde domuz sosisli sandviçler besmele soslu. Gardiyanlarımız bizden olduğunca sorun yok, mapushanede olduğumuzun farkına varmak ta pek mühim değil. Barby Bebek rol modellerinde yetiştirdiğimiz kızlarımızdan bir de Hz. Fatıma tavrı bekliyoruz ya...
Acınasıdır halimiz bizim. Oğlan internette bilmemne craft oyununa takılmışken Mus'ab Bin Umeyr'den bahsetmiyor musunuz; komiksiniz vesselam. Tanrı Thor cezanızı verecek son pagan olarak. Mutant Müslümanlar; ınınınnnnn...
Haftaya sinemalarda! Bütün gençler Mervelerde; doğum günü partisinde! Mezuniyet törenlerinde... Zina yaşı 12 lerde...
Uyuşturucu kullananlar 9'larda. 9 u 5 geçiyor atam! Sana demedim sarışın! Ah be Sultan Alparslan! Çocukları kendilerine benzetiyor yetişkinler; İMDAAAT! Kapatın artık okulları! Fişini çekin televizyonların. Kitapları yakın! Sinemalara doldurun insanları topluca öldürün! Ah vahşice mi oldu bu çağrım! İyi ama siz ruhlarını çalmıyor musunuz milyonların! Tabi ya ağır ağır öldürün diyecektim. Cargille besleyerek, gdo'lu ürünlerle! Ekmek'ten öte cinayet aleti mi var hem? Beslerken öldürün! Sularla zehirleyin! Sakın ama sakın bütün bunları yaparken üzerinizden kravatınızı çıkarmayın. Takım elbiseli katiller ordusunun neferi olmaktan vazgeçmeyin. Banka hesaplarınız Allah'ın hesabına denk düşer mi bilmem!? Bildiğim tek şey; Allah nurunu tamamlayacaktır, amenna! Biz yine de körler kasabasında aynanın varlığından bahsetmeye devam edeceğiz
Çocuklarınızı Okullardan Alın, Evlat Olsunlar!
Bir yeriniz ağrıyorsa bu bir nimettir.
Diyor ki ağrıyan yeriniz; "tedbir için son merhaledesin. Müdahalede bulunmaz isen hayatını bile kaybetme riskiyle karşı karşıyasın. Gerekli tedbirleri almadın, bak hastalandım."
Doktor diyor ki "hemen ağrı kesici kullanmalısın." Ağrıyı saklamalısın yani. Bu tavır, hastalığı tedavi etmeye yönelik değildir, amma. İşte bu batının kafasının yaradılışı anlama ve yorumlamasının tezahürüdür. Oysa bizim inancımız hasta olmamanın yollarını arar, önerir. Batı ise durumdan vazife çıkartır. Herkesin haklı, herkesin haksız olduğu durumları yaratır. Buna kaos der ve kaostan beslenir. Mevcudiyeti bizim fitne dediğimiz kaosa bağlıdır. Halbuki fitneyi uyandıran mel'undur. Konuyu açalım. Batı uygarlığının egemen yani hegemon hayat anlayışı başta bilim olmak üzere her konunun da hakimi olmuştur. Bilumum dinler bile kontrolleri altındadır.
Kendi anlayışını da diğer anlayışlara karşı dikte etmiştir. Bu olguyu ise eğitim müesseseleri üzerinden yapmıştır. Başta okullar olmak üzere tektipleştirme mekanizmaları bu hususta devlet erkininde katkı ve zorlamasıyla yeryüzü tanrılarının işlerini kolaylaştırmıştır. Hele ki diğer algı müesseseleri yani eğitimin bir başka ayağını oluşturan informal-yaygın düzen aynı zamanda endüstrileşerek dünyanın en ücra yerindeki insanları da etkilemeyi başarmıştır. Kitaplar, müzik, spor, tv ler, sinema hasılı ne var ne yoksa bütün bunlar insana hakikate çağrı materyalleri değildir.
Aksine nefsini, heva ve hevesini putlaştırmış insanın tanrısallaşma macerasının mecralarıdır. Geleneksel döngü ile çoluk-çocuk sahibi olan bireyler aynı yalanların söylemcisidirler. "Çocuklarımızı okutmalıyız" emziğine sarılmış yetişkinler bilmezler ki yıkılası düzenlerin yılmaz bekçileridirler. De ki okuttun çocuğunu... Doktor oldu diyelim. Tıbbın babasını Hipokrat olarak bildi, Lokman peygamberden, İbn-i Sina'dan habersiz. Ki bilse de artık onun adı Avicienna.
Hastaneler medikal, medicine, hospital. Hızır Acil çoktan ambulance oldu. Bir Azrail kaldı adı değişmedik. Ki onunda elinde tırpan var simsiyah kıyafetler içerisinde beynimize kazınmış resmiyle. Şeker, kolesterol, tansiyon ilaçlarıyla her daim hastayız. Okudu çocuğumuz Hukuk fakültesini...Kul hakkı yazmaz kitaplarda lakin. Belki biraz "kişinin özgürlüğü başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter" diyen Rousse'nin pozitivizmi dillerdedir, vicdanlarıyla-cüzdanları arasında kalmış bukleli yargıçların. Hangi hukuk? Üstünlerin hukuku elbette! Burada ne gezer hakkın ve hakikatin gölgesi, nerededir yarı çıplak hatunun eşindeki adalet terazisi? Yasama, yargı ve illa ki yürütme! Deki mimar oldu! Betona boğacak o da memleketin diğer okumuş çocuklarının attıkları imzalarıyla berbat ettikleri şehirler gibi, yeni yaşam alanlarını. Site site oyulacak değerlerimiz. Ya da ilahiyat okuyacak. Teoloji yani.
Peygambersiz bir dinin peşine koşacak. Fetvalarının bir fiyatı olacak. Sanat okuyacak, sinema televizyon. Yengesine yan gözle bakan yakışıklı oğlanların suratlarıyla bezeyecek ekranları. 25 milyon öğrencisi olan bir ülkeyiz ya...Hani eğitim pek mühim ya! İktisat okuyacak bereketi, nasipi, kısmeti bilmeden? Hani bir de 25 milyon nüfusumuz 12 yaş altıya. Yani 12 yaşa kadar kıydık zaten çocuklarımıza. Onları Hande Yener şarkılarıyla, Aleyna Tilki'nin ciyaklamalarıyla ninnilendirdik ya. Masalları Hansel Gratel'den. Mickey Mause' dan çizgi filmleri. Kafka'yla dolar ergenlikte kafaları. Markalarla kimliklendirmeye çalışırız çocuklarımızı. Kapatın artık bütün okulları! Okullara göndermeyin çocuklarınızı. Ya da görün artık olan bitenleri de yıkın artık şu kahrolası düzeni! Düzenin müminleri nasıl da sadıklar dinlerine! Biraz beşeriyet! Biraz ideoloji. Her daim nev zuhur putlar! Ülkede basılan kitapların %90 nı tercüme. Kilise kafalı müslüman çocuklar elde etmek muasırlaşma serüvenimiz. Buna çanak tutan aydınlarımız, daha bir karartmaktalar hayatlarımızı. Ellerimizde domuz sosisli sandviçler besmele soslu. Gardiyanlarımız bizden olduğunca sorun yok, mapushanede olduğumuzun farkına varmak ta pek mühim değil. Barby Bebek rol modellerinde yetiştirdiğimiz kızlarımızdan bir de Hz. Fatıma tavrı bekliyoruz ya...
Acınasıdır halimiz bizim. Oğlan internette bilmemne craft oyununa takılmışken Mus'ab Bin Umeyr'den bahsetmiyor musunuz; komiksiniz vesselam. Tanrı Thor cezanızı verecek son pagan olarak. Mutant Müslümanlar; ınınınnnnn...
Haftaya sinemalarda! Bütün gençler Mervelerde; doğum günü partisinde! Mezuniyet törenlerinde... Zina yaşı 12 lerde...
Uyuşturucu kullananlar 9'larda. 9 u 5 geçiyor atam! Sana demedim sarışın! Ah be Sultan Alparslan! Çocukları kendilerine benzetiyor yetişkinler; İMDAAAT! Kapatın artık okulları! Fişini çekin televizyonların. Kitapları yakın! Sinemalara doldurun insanları topluca öldürün! Ah vahşice mi oldu bu çağrım! İyi ama siz ruhlarını çalmıyor musunuz milyonların! Tabi ya ağır ağır öldürün diyecektim. Cargille besleyerek, gdo'lu ürünlerle! Ekmek'ten öte cinayet aleti mi var hem? Beslerken öldürün! Sularla zehirleyin! Sakın ama sakın bütün bunları yaparken üzerinizden kravatınızı çıkarmayın. Takım elbiseli katiller ordusunun neferi olmaktan vazgeçmeyin. Banka hesaplarınız Allah'ın hesabına denk düşer mi bilmem!? Bildiğim tek şey; Allah nurunu tamamlayacaktır, amenna! Biz yine de körler kasabasında aynanın varlığından bahsetmeye devam edeceğiz