Lidya Gömü Gelenekleri

aga_0074

Youtube sayfamız Defineadresi TV
VİP Üye
Katılım
19 Ocak 2020
Mesajlar
1,049
Puanları
151
Lidya’nın belki de en belirgin mirası mezarlarıdır. Sardeis’in manzarasına hâkim tümülüsler Lidya’daki antik yerleşmelerin varlığına dair görsel kanıtlardır. Bin Tepe’deki tümülüsler (Şek. 1) antik çağdan günümüze kadar seyyahların merakını uyandırmış ve bölge eskiden beri arkeolojik ilgiyi üzerine çekmiştir: H. Spiegelthal 1853’te Alyattes tümülüsünü kazmış, A. Choisy ve G. Dennis 1870’lerde 1880’lerde Bin Tepe’deki diğer tümülüslerde araştırma yapmıştır. Sadece birkaç Lidya tümülüsü antik ya da modern definecilerden kurtulabilmiştir, fakat bunlardan geriye kalmış mezar mobilyaları ve ölü hediyeleri ile diğer gömü tipleri, mezar ikonografisi ve yazıtlar yardımıyla Lidya gömü geleneklerini yeniden kurgulamak mümkündür. Mezar buluntuları, yerleşim arkeolojisinin açıklık getiremediği kimlik ve mevki kavramlarını aydınlatırlar; ayrıca Sardeis’in stratigrafisinde çok iyi temsil edilmeyen Pers Dönemine dair bilgiler sunarlar.

Lidya’nın bilinen en erken gömüleri, Erken Tunç Çağı’na ait pithos ya da sandık mezarlardır. Her iki gömü tipi de Batı Anadolu için tipiktir

En erken tümülüslerin ve kayaya oyulmuş mezar odalarının ortaya çıktığı yakl. MÖ 600 öncesine ait gömüler hakkında çok az kanıt vardır. Geç Tunç Çağından sadece bir pithos kremasyonu ve Demir Çağından ise bir toplu gömü dâhil sadece birkaç dağınık mezar bilinmektedir. Demir Çağı’nda Sardeislilerin ölülerini nereye gömdüklerini henüz bilmiyoruz. Sardeis’teki bazı kaya mezarlarında MÖ altıncı yüzyıl öncesine tarihlenen malzemeler bulunduğu için, erken mezarların aynı bölgede, Paktolos’un batı tarafındaki nekropolis sırtının etekleri boyunca konuşlanmış olması, fakat MÖ altıncı yüzyılda tahrip edilmiş olması ve/veya yeniden kullanılmış olması mümkündür. MÖ altıncı yüzyıldan itibaren tümülüsler, kaya mezarları, lahitler ve sandık mezarlar Sardeis’teki mezar tercihleri olarak bir arada varlıklarını sürdürmüşler, birçoğu da Hellenistik ve Roma dönemleri boyunca kullanılmış ya da yeniden kullanılmışlardır. Piramit Mezarı ve MÖ beşinci yüzyılda ait bir tapınak mezar burada incelenmeyecek diğer mezar tiplerini temsil etmektedir. Tümülüsler ve onlar kadar olmasa da kaya mezarlarının dikkat çekici görünümleri, Lidya gömü geleneklerinin genelde anıtsallığa eğilim gösterdiği gibi şaşırtıcı manzaraya yol açmaktadır. Basit sandık mezarlar, lahitler ve doğrudan gömüler kayda geçirilen buluntuların gösterdiğinden muhtemelen çok daha fazla olmalıydılar. Kremasyon gömüler de kullanılmış olmalıdır, ama Lidya’da Geç Tunç Çağı ile Hellenistik Dönem arasındaki zaman dilimi içinde bunlara dair hiçbir ize rastlanmamıştır....

Tümülüsler
Lidya’da 500’ün üzerinde tümülüs tespit edilmiştir ve bunların dağılımı bölgedeki yerleşim düzeni hakkında bize bir fikir vermektedir.3 Lidya tümülüsleri bloklardan yapılmış veya ana kayaya oyulmuş (ya da her ikisi birlikte kullanılmıştır), mezar odalarını veya nadiren taşla sınırlandırılmış sandıkları ya da çukurlara yerleştirilmiş lahitlerin üzerini örtmektedir. Mezar odalarının içindeki gömüler lahitlerin içine ya da klinelerin (sekiler) üzerine yerleştirilebilir. Klineler 50 civarında Lidya tümülüsünde belgelenmiştir ve çoğunlukla kireçtaşı ya da mermerden yapılmışlardır, fakat ana kayadan oyulmuş veya ahşap ve tunçtan yapılmış örnekler de bilinmektedir.Taştan örneklerin üst yüzeylerine insan şeklinde oyuklar ve/veya yastıklar işlenmiştir. Bazı sekiler çift genişliktedir ve yan yana iki insan şeklinde oyuk barındırır. Sadece bir sekinin bulunduğu mezarlarda klineler mezar odasının arka ya da sağ duvarına yerleştirilmiştir; iki ya da üç sekili mezarlar “L” ya da “Π” şeklindedir. Ahmetli yakınında, MÖ beşinci yüzyılın ilk yarısına tarihlenen Lale Tepe Tümülüsü’nde mezar odasına işlenmiş eşya ve mobilyalar ile zemine yapılmış oyuklar, yedi birey için tasarlanmıştır
Mezar odalı tümülüsler çoğunlukla bir sundurma ve/veya dromosa sahiptir. Taş kapılar metal kabartmalı ahşap benzerlerini taklit eder. Giriş yolunu kapatan bu kapılar, bir mil içine yerleştirilmiştir ve eksenleri etrafında dönerek kapanırlar. Diğer giriş yolları ise “blok tipi” kapılar ile örtülmüştür.Hatta kapıları çalışır durumdaki mezarların girişleri ya tecrit edilmiş ya da kapatılmış olarak bulunmuşlardır. Dromoslar ise antik çağın bir döneminde blokaj duvarları ile kapatılmıştı ve tümülüs bir kez tamamlandıktan sonra giriş mümkün değildi. Görülen o ki, tümülüsler gömüden önce ancak bir dereceye kadar bitirilmiştir ve sadece defin işleminden sonra ya da gelecekteki definler, hatta belki anma törenleri için ayrılan belli bir süre sonunda son hâline (tam yüksekliği ve çapına) kavuşacaktır. Bazen üzerleri toprakla kapatılmadan önce mezar odaları bir taş dolgu tabakası ile örtülmüştür ve bazı mezar odalarının hemen üzerindeki toprak tabakalanmasında kömür katmanına rastlanmıştır. Kömür bir defin töreninden arta kalanları temsil etmekten çok, mezar odasına tepeden nem girmesini önlemek içindir. Bazı sıra dışı durumlarda benzer yerlerde kireç harcı ve çatı kiremitlerinin bulunması da bununla ilgilidir.7 Bazı tümülüslerde, tümülüsün çeperini ya da çeperi ile eş merkezli bir iç halkayı belirleyen bir ya da daha fazla krepis duvarı vardır Bazı krepis duvarları bilinçli olarak tümülüs tarafından örtülmüşken, diğerleri açıkta bırakıldığından dolayı, bunların işlevleri belli değildir. Belki de yapım aşamasına katkı sağlamışlar ve/veya tümülüs sınırlarını görsel açıdan sınırlamışlardır.
Tümülüsün dış cephesindeki diğer görsel işaretler arasında phalloslar ve steller bulunmaktadır. Mantar başlı phallos işaretleri Lidya’da yaygındır ve bazıları tümülüslerin tepesinde bulunmuştur, ama neyi sembolize ettikleri açı değildir. Stel ve stel kaideleri bazı tümülüslerin kenarında bulunmuştur. Tümülüslerle ilişkili korunmuş steller kapıları temsil edecek biçimde işlenmişlerdir ve muhtemelen hem mezara, hem eve hem de ölümden sonraki hayata girişi temsil ederken, aynı zamanda aile ölü kültü dâhilinde ölüye karşı saygının ifade edildiği yer olarak hizmet vermektedirler.
Sardeis’in krali mezarlığı olan “Bin Tepe”, Gyges Gölü’nün güneyindeki alçak doğal sırtın inişli çıkışlı arazi üzerindeki 100’den fazla (isminin ima ettiği gibi 1000 değil) tümülüs ile tanımlanır Bu tümülüslerin Tunç Çağı yerleşim höyükleri ve tahkimli kalelerin yanında konuşlandırılmaları muhtemelen tesadüf değildir ve Sardeis kralları ile soylularının geçmişle bağlarını sağlayan unsurlardır. Tümülüslerin hem yükseklikleri hem de doğu-batı yönündeki ana yolun yakınında bulunmaları, bu mesajın Sardeis ve yolcular tarafından alınmasını garantiliyordu. Tümülüsün şekli belki de Gordion’un eski Phryg hükümdarları ile olan bağın bir ifadesiydi. Bin Tepe’nin en büyük üç tümülüsü Antik Çağdan beri Mermnad sülalesi ile ilişkilendirilmiştir, ama üçünden sadece en büyüğünün Alyattes’e atfı kesin görünmektedir. Bu tümülüs özenle inşa edilmiş avlulu mermer bir odadan meydana gelmektedir. Muhtemelen tek bir defin için tasarlanmıştır, fakat herhangi bir mezar mobilyası ya da iskelet kalıntısına rastlanmamıştır. Bir zamanlar Gyges’e ait olduğu düşünülen ikinci tümülüs artık MÖ altıncı yüzyıla tarihlenmekle birlikte mezar odası henüz bulunamamıştır Bin Tepe’deki birçok küçük tümülüs olasılıkla Kroisos’un düşüşünden sonraya aittir ve burada yaşayan Pers soylularının ya da yerel üst sınıfların kendi mevkilerini eski Lidya kralları üzerinden tanımladıklarına işaret etmektedir. Bazı durumlarda, Akhaimenid üslubundaki malzemeler tümülüslerin Pers Dönemi’nde kullanıldıklarını kanıtlamaktadır. Örneğin, arka duvardaki kireçtaşı kline üzerinde tek bir gömüye sahip olan mezar odasının dromosunda, sökülmüş hâlde bir Akhaimenid savaş arabasına ait kalıntılar bulunmuştur Ancak birçok tümülüsün yağmalanmış hâli göz önüne alınırsa kesin bir kronoloji vermek zordur. Daha küçük bazı tümülüsler çıkan buluntulardan dolayı Pers işgali öncesine, MÖ altıncı yüzyılın ilk yarısı veya ortasına tarihlenmektedir. Lidya’nın diğer kısımlarında daha az tümülüs uygun şekilde kazılmıştır, fakat kazılanlar (ve yağma sonrası haklarında herhangi bir bilgi edinebildiklerimiz) benzer bir manzara sunmaktadır. Lidya Hazinesi’nin gün ışığına çıkarıldığı Güre bölgesindeki tümülüslerden büyük bölümü Pers Dönemine tarihlenir. Definecilerin gözünden kaçmış Basmacı tümülüsü, tahrip edilmeden önce Uşak Müzesi tarafından kazılmıştır ve buluntulardan anlaşıldığı kadarıyla daha erkene, MÖ altıncı yüzyılın ilk yarısı ya da ortasına ait olmalıdır. Form açısından alışılmadık yanları olmakla beraber, bir Lidya tümülüsü içindeki el değmemiş bir gömüye nadir bir bakış sağlamaktadır. Taş dolgu bir dromostan girilen mezar odası ve sundurma kabaca işlenmiş andezit bloklardan inşa edilmiştir; tavan ahşap olmalıdır. Mezar odasının önünde, kısmen yere gömülü olarak enine yerleştirilmiş düzensiz şekilli bir kapaklı lahdin içindeki gömüye in situ ölü hediyeleri eşlik etmektedir (Şek. 9). Buluntular kişisel eşyalar ve ziyafet aletlerini içerir: gümüş ayna tunç iğne, tarak olması muhtemel kireçtaşından bir nesne, küçük bir mermer kadeh, işlenmiş kemik bir disk sağ bacağın yanında yaldızlı süslemeye sahip gümüş alabastron ve Korinth aryballosu; başın yanında tunç testi ve makara biçiminde eklentileri olan halka tutamaklı bir tunç kase sol bacağın yanında gümüş omphaloslu kâse, kapak ve testi bacakların arasında tunç halka kulplu ahşap bir kâsenin kalıntıları
Tunç nesneler üzerindeki düzensiz şekiller kefenin varlığına işaret etmektedir.

Yakındaki Toptepe tümülüsünün de tek bir gömüye ev sahipliği yaptığı açıktır. Definecilerin anlattığına göre, gömü başı sağa yönelmiş hâlde mezar odasının arkasındaki kayaya oyulmuş kline üzerine yerleştirilmiştir. Mezar odasının alt kısmı kayaya oyulmuş, üst kısmı ise kireçtaşı bloklar ile tamamlanmıştır. Odanın zeminindeki taş alabastron ve gümüş “şişe” dışındaki bütün ölü eşyaları kline üzerindeki bedenin etrafına yerleştirilmiştir: solda gümüş bir kepçe, ayakların ucunda kouros biçimli tutamağı olan gümüş bir testi

Ölü, oniks ve kırmızı akikten bir kolye, ellerin konulduğu göğüs kısmında korunmuş uçları olan altın aslan başlarıyla biten bir çift cam bilezik takmıştı. Kötü şöhretli deniz atı broşun, pelit pandantifli gerdanlığın küpelerin ve çıngırakların dâhil olduğu kişisel eşyaların yerleri belirtilmemiştir Kabartma süslemeli altın apliklerin seki üzerindeki eşyaların arasına dağılmış hâlde bulundukları rapor edilmiştir.
Bunlar bir çeşit kumaşı, ya ölünü giydiği kıyafeti ya da kefeni süslüyorlardı.

Öte yandan İkiztepe’deki ikiz mezar odaları üç gömü yeri barındırır Odalardan biri, lahit biçiminde kapağı olan sıra dışı tek parça bir klineye sahiptir (uzunluğuna bakılırsa bir çocuk için olabilir). Diğer iki mermer kline standart biçimdedir; biri tek parçadır, diğeri ise iki dikey destek üzerinde bir taş levhadan ibarettir. Her iki odada da klineler mekân boyunca enine yerleştirilmiştir ve başları sağdadır (burada güneydoğuya doğrudur). Bu tip mobilyaların önemi, yerleştirilmeleri sırasında harcanan çabadan anlaşılmaktadır: ikinci mezar odasındaki tek parça kline kapı girişinden geçemeyeceği için inşaatın tamamlanmasından önce buraya koyulması gerekiyordu. Ne yazık ki, İkiztepe’den çıkarılan yaklaşık 125 dikkat çekici nesnenin (değerli metalden, taştan ve kilden vazolar ve aletler ile kemik ve metalden süs aplikleri dâhil
orijinal buluntu yerleri sadece tahmin edilebilir ve buluntu dağılımının burada gömülmüş bireylerin kimlikleri hakkında bize verebileceği potansiyel bilgiler de kaybolmuştur.

Basmacı dışında bir Lidya tümülüsündeki kontrollü kazılar neticesinde ortaya çıkarılmış tek el değmemiş gömü, Ahmetli yakınındaki Demirağ tümülüsünün yamacında yer alan ikinci lahit gömüsüdür ve buluntuları sayesinde MÖ altıncı yüzyılın sonu-beşinci yüzyılın başına tarihlenmektedir. Üç çift vazo (lydionlar, lekythoslar ve alabastronlar) ve bir Akhaimenid kâsesi iskeletin ayağının dibine bırakılmıştır. Her vazo çiftinden birer tanesi ölünün her iki yanına yerleştirilmiştir; Akhaimenid kâse ise sağ taraftadır.

Alaşehir yakınındaki Tilkitepe’de bulunan 2000’de yağmalanmış gömünün “ayak-baş uç şeklinde uzanan ve aralarında tek bir vazo bulunan” iki iskelete sahip olduğu rapor edilmiştir. Vazonun içinde takıların (sekiz küpe, iki makara biçimli çıngırak ve üzerindeki kanatlı aslan betimi dolayısıyla Pers Dönemine tarihlenebilecek bir yüzük) bulunduğu söylenmesine rağmen, bu bilgi doğrulanamamıştır ..


Karnıyarık Tepe’nin rekonstrüksiyonu, birbirinden ayrılmış üst ve alt kısmı ile birlikte


Karnıyarık Tepe’nin rekonstrüksiyonu, birbirinden ayrılmış üst ve alt kısmı ile birlikte.jpg
 

Kaynak

Yorumlarım Resmi Kazılar İçin Geçerlidir.
Kayıtlı Üye
Katılım
24 Ocak 2020
Mesajlar
398
Puanları
32
Bir tanesini yakınen görme şansım olduydu muazzam projeler.
Beni en çok etkileyen binlerce yıl öncesi yapıla gelen işçilikler oldu.
Usta eseriyle var.

Emeğine sağlık güzel paylaşım.
 

kaan5557

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ocak 2020
Mesajlar
334
Puanları
17
Agam..hani dinlenecektin...arsivlere biraz ara verecektin...
paylasima devam diyorsunuz..Emeklerinize tesekkurler...
 

aga_0074

Youtube sayfamız Defineadresi TV
VİP Üye
Katılım
19 Ocak 2020
Mesajlar
1,049
Puanları
151
Il olarak neresi ustam ?
Bu arada emeginize saglik güzel paylasimlar


Karnıyarık Tepe Nerede ve Nereye Bağlı...
Karnıyarık Tepe Doğu Anadolu bölgesinde yer almakta olup, Ağrı iline bağlıdır. Karnıyarık Tepe bağlı olduğu Ağrı iline 114 kilometre mesafe uzaklıktadır.Karnıyarık Tepe haritası konumu 39.5855 enlem ve 44.3656 boylam olarak haritada gösterilmektedir.
 
Üst