- Katılım
- 19 Ocak 2020
- Mesajlar
- 1,049
- Puanları
- 151
M.Ö 7. yüzyılda Lidyalılar parayı icat etti. İlk paraların gümüş, altın, bakır, pirinç ve tunç gibi maddelerden yapılmasıyla, madeni değer taşımaktaydı.
Bu paralar eritilip, üzerlerine yılı, devleti ya da dönemine ait bilgiler işleniyor ve kenarları ise çekiçle düzeltiliyordu. Madeni paralar üzerlerinde kullandıkları dönemi yansıtan, bilgiler içerdikleri için tarihi belge niteliğindeydi.
Her madeni para elle, tek tek üretildiğinden dolayı belli bir şekli yoktu. 17. yüzyıla kadar farklı formlarda, farklı madenlerle ve farklı ülkelerde üretilen madeni paralar, dolandırıcıların geçim kaynağı haline gelmişti.
Özellikle Avrupa'da var olan dolandırıcılar, gümüş paraların kenarlarından küçük parçalar kopararak, parayı kullanmaya devam ediyorlardı. Hepsi birbirinden farklı olan madeni paralardan diledikleri kadar gümüş çalabiliyorlar ve bu durum anlaşılamıyordu.
İngiltere Kraliyet Darphanesi bu duruma dur demek istedi. 1696 yılında darphanenin başına Isaac Newton getirildi ve bu durum dolandırıcıların sonu oldu.
Madeni paraların aynı ağırlıkta, incelikte ve aynı formda olmaları gerektiğini düşünen Newton, 1698 yılında İngiltere'de piyasada olan tüm paraları toplattırıyor.
Yerine tek bir kalıptan çıkan, yuvarlak ve kenarları tırtıklı madeni paralar piyasaya sürülmüş olup, paralardan maden çalınmasını engellenmiştir. Bu yöntem hızla dünyaya yayılmıştır.
Günümüzde bile kullanmaya devam ettiğimiz bu paraları geçmişe göre tek bir farkı var. O da madeni paralar altın ve gümüş gibi değerli madenlerden değil, artık paralar nikel, tunç ve alüminyum gibi alaşımlardan yapılıyor.
İşte 17. yüzyılda bile büyük sorun olan dolandırıcıların var olması sebebiyle, madeni paralar yuvarlak forma getirtilmiştir.
Bu paralar eritilip, üzerlerine yılı, devleti ya da dönemine ait bilgiler işleniyor ve kenarları ise çekiçle düzeltiliyordu. Madeni paralar üzerlerinde kullandıkları dönemi yansıtan, bilgiler içerdikleri için tarihi belge niteliğindeydi.
Her madeni para elle, tek tek üretildiğinden dolayı belli bir şekli yoktu. 17. yüzyıla kadar farklı formlarda, farklı madenlerle ve farklı ülkelerde üretilen madeni paralar, dolandırıcıların geçim kaynağı haline gelmişti.
Özellikle Avrupa'da var olan dolandırıcılar, gümüş paraların kenarlarından küçük parçalar kopararak, parayı kullanmaya devam ediyorlardı. Hepsi birbirinden farklı olan madeni paralardan diledikleri kadar gümüş çalabiliyorlar ve bu durum anlaşılamıyordu.
İngiltere Kraliyet Darphanesi bu duruma dur demek istedi. 1696 yılında darphanenin başına Isaac Newton getirildi ve bu durum dolandırıcıların sonu oldu.
Madeni paraların aynı ağırlıkta, incelikte ve aynı formda olmaları gerektiğini düşünen Newton, 1698 yılında İngiltere'de piyasada olan tüm paraları toplattırıyor.
Yerine tek bir kalıptan çıkan, yuvarlak ve kenarları tırtıklı madeni paralar piyasaya sürülmüş olup, paralardan maden çalınmasını engellenmiştir. Bu yöntem hızla dünyaya yayılmıştır.
Günümüzde bile kullanmaya devam ettiğimiz bu paraları geçmişe göre tek bir farkı var. O da madeni paralar altın ve gümüş gibi değerli madenlerden değil, artık paralar nikel, tunç ve alüminyum gibi alaşımlardan yapılıyor.
İşte 17. yüzyılda bile büyük sorun olan dolandırıcıların var olması sebebiyle, madeni paralar yuvarlak forma getirtilmiştir.