Rahmetli ALİ-"2"

Meltun

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2020
Mesajlar
89
Puanları
2
KARATEPE



Trakya ‘dayım yıl 1955 bulunduğum yerin bu günler itibariyle kahveler önü mevkii önemli bir hareket merkezi. Şehre alış veriş için gelen köylüler çok geç kaldıklarında burada ki hanlarda veya han kahvelerinde misafir bekleyen insanların evlerinde kalırlardı.Bu han kahvelerinden birinin sahibi arkadaşım idi, fikren uyuştuğumuz birde göçmen arkadaşım vardı.Kahvede buluşur.Akşama kadar aylaklık eder,konuştuklarımızın çoğunluğunu da define sohbetleri oluştururdu.Aramıza 4.ncü bir kişiyi almamıştık.Günlerden bir gün göçmen arkadaş bir haritayla geldi.Öteye çevirdik beriye çevirdik.haritadan bir şey çıkaramamıştık.Cahillik işte okur yazarlıkta yok.Kimseye soramıyoruz.Günler sonra haritayı getiren göçmen arkadaşımız temin ettiği yer ile bağlantı kurarak muhiti ve gömü hakkında gerekli bilgileri almış.Kahveye geldi yüzünde güller açıyordu.Heyecanla



-Hadi gidiyoruz.

-Nereye ?

-Haritayı çözdürdüm. Aramaya.

-Nasıl çözdürdün?

-Nasılı bırakında hazırlanın yolda anlatırım.

Arkadaş, Kahveyi ara sırada olsa işyerini emanet ettiği kişiye bıraktı.



-Oğluna niye bırakmadın ?

-Bırak şu serseriyi kahvede insan bırakmaz biz gelene kadar. İşte yapmaz.

Yolda yürüyoruz, bir taraftan da göçmen arkadaş harita bilgilerine nasıl ulaştığını anlatıyor. Şehir dışına çıktık. O zaman at yok araba yok bizde yürüyoruz.

-Nereye gidiyoruz?

-Karatepe ye .

-Arkadaş 7 km. yol

-Olsun 1,5 veya 2 saatte oradayız.

-Sanki hiç yol yürümedik desene.

Karatepe deniz seviyesinden 165 metre rakımlı yüksekte bir tepe çevrede buradan yüksek nokta yok. Bir saat sonra Karatepe yolunun üzeri Gelin kavağına geldik. Burada bulunan çeşmenin suyu kaba zorda kalırsan içilir.İçilirde bir müddet sonra şişkinlik ve nadiren de olsa karın ağrısı yapmaya başlar.

-Arkadaşlar biraz durun siz soluklanın bende abdestimi tazeliyeyim. Bu bende alışkanlık haline gelmişti katiyen ve katiyen abdest almadan arama işine başlamazdım.Bana rahatlık ve huzur veriyordu.Be abdestimi alırken onlar biraz uzakta sohbet ediyorlardı.İşim bittiğinde

-Hadi gidelim. Şimdi ne tarafa

-Şuradan devam edeceğiz.

Yarım saat sonra Karatepe’nin sırtındayız. Anlatılanlara göre çevrede araştırma yapıyoruz. Her birimiz bir taraftayız.Güneş tepeye geldiğinde havada esinti var varda sıcak esiyor tamamen bunalmışız anlatıldığı üzere bir nokta dahi bulamamıştık.Oturduk dinlendik.Tekrar hareketlendik.Bu defa tepe üzerinde ki kilise kalıntılarının çevresini araştırıyoruz.Kilise dediğim tamamen yıkılmış yer,yer temel taşları görülüyor.Ne zaman’ dan kalma kimse bilmiyor.Bazı kısımlarda etraf bodur dikenli çalılık paçalarımız,elbiselerimiz takıldığında bazen yırtılarak ta olsa kurtarıyoruz.

Bir ara çalının dibinde gözüme bir parlaklık ilişti,geçmiştim ki döndüm güneş ışığının parıltısını tam gözüme yansıtıyordu.Parlayan yere gittim. Eğildim aldım.Bir altın para heyecanlanmıştım.Euzü besmelemi çektim bulduğum yeri biraz açtırdım,baktım ki devamı var.Oyalanınca Arkadaşlarda merak beni uzaktan izliyorlar.

-Ne yapıyorsun Ali ?

-Çabuk gelin.

-Bizi bu sıcakta çağırma oraya kadar yürüyecek halimiz yok.

-Yahu gelin buraya.

Ben hemen buluntunun etrafını temizlemiştim.Ortaya çıkan durum bir kıl heybe ağzına kadar altın dolu idi.Arkadaşlar yanıma kadar geldiler bulunduğum yer itibariyle heybeyi göremediklerinden mıkır,mıkır söyleniyorlardı.



-O burada biraz esintide var.

-Hiç söylenmeyin gözünüz aydın aradığımızı bulduk.

Ayağa kalktım.

-Hadi çıkarın .

-Görünce ikisi de şok olmuşlar ne bir kelime ne bir hareket tık yok.

-Hadi.

İkisi de hareketsiz.Kendi kendime Oğlum Ali bunlar çeşmede abdest almadan geldiler.Onun için buraya sokulamıyorlar.Bunlardan sana hayır yok İş başa düştü Ya Allah Ya bismillah bir gayret,bir uğraşı en nihayet tamamen meydana çıkardım.Kıl heybe çürümemiş sapasağlamdı Kaldırmaya çalıştım ne mümkün kütük gibi

-Yahu tutun şunun ucundan hala yoklar

Sürükledim bulduğum yerden uzaklaştırdım.Bizimkilerin yanına geldim kendinize gelin diyerek her ikisine sarstım.İkisine de birer tokat ama ne tokat yeryemez uykudan uyanır gibi kendilerine gelmeye başladılar.Heybenin yanına götürdüm bir müddet sonra normal hallerine döndüler.



-Nasıl buldun?

-Allahın yardımıyla Güneş ışığı ve nasip

-Hay yaşa sen Ali

-Sizde arkadaşlar.

-Ne yapalım?

-Dönelim.

-Delimisin sen ? Bunu aydınlıkta güpe gündüz götüremeyiz.

-Ya ?

-Havanın kararmasını bekleyelim.

-Bir an önce de varalım varacağımız yere.

-Hem karanlıkta gitmek daha uygun kimse görmez.

Bu yıllarda aydınlatma aracı gaz lambası ,idare,kandil sokaklar hani derler ya parmağını soksan gözüne göremez. Zifiri karanlık

-Daha sonra ne yapacağız.?

-Bunları meydana hemen çıkaramayız.Milletin dikkatini çekeriz.

-Haklısın zaten gözlerinde boş duranın boş kalfasıyız.

-Öyleyse ?

-Kahvenin odunluğuna gömeriz.Bir müddet ortadan siz ikiniz kaybolursunuz.

-Ben de mekanı bırakamam dikkat çeker.

-Nasıl paylaşacağız.

-Tekrar bir araya gelmek için gün belirleriz. Buluşur.Değerlendirmemizi yaparız.Ortamın uygun olduğuna karar verirsek paylaşırız herkes yoluna gider.

-Yakın bir zaman belirliyelim.

-Olmaz süre uzun olmalı etraftakiler sizin hakikaten gittiğinize inansınlar.

-Doğru dersin kendimizi unutturalım. Ziyarete gelmiş gibide döneriz.

-Tamam.5 ay sonra kahvede buluşuruz.

Karar verilmişti, altınları üçe böldük. Bir kısmı heybe de kaldı, diğerlerini ise pantolonları çıkarıp paçalarını bağladık içine doldurup boynumuza astık . Pantolon , pantolon olalı böyle kıymetli bir şey taşımamıştır diye gülüştük. Ortalık kararınca da Yola revan olduk.Ağır yükümüzle 2,5 saat geçen zaman sonra şehre vasıl olduk Ortalıkta kimseler yok arada bekçi düdükleri duyuluyor.Bir taraftan da köpek havlamaları bekçiye yakalansak altınları anlatırız da, don gömlek hadisesini anlatana kadar akla karayı seçeriz diye gülüşmemiz devam etti.

Kimse görmeden de kahveye vardık. Hemen odunluğa orada ki boş su tenekesine de alarak girdik. Orta yerde 1,5 mt. derinliğinde yer kazdık tenekeyi yerleştirdik. Önce pantolonlardakileri sonra heybeyi içine boca ettik. Boş heybeyi de ağız kısmına koyup üzerine toprakla örttük çiğnemek suretiyle de doldurup kapattık. Artan toprakları arka bahçede uygun bir yere taşıdık, yaydık. Kazılan yerin belli olmaması için odunluktaki tozu toprağı karıştırdık, süpürdük, odunları da üzerine yığdık bıraktık.

Sabaha kadar gözümüze sevinçten uyku girmedi. Günün ilk ışıkları ile önce cami cemaati, sonra diğerleri yavaş , yavaş sökün ettiler ortalık biraz kalabalık olunca konuştuğumuz üzere tanıdıklara memlekete gidiyoruz intibaını vererek allahaısmarladık dedik ve ayrıldık.Ben orada burada dolaşırken 5 aylık zamanı çoktan aşmıştım ki,gideyim bir görüneyim hava nasıl bir bakayım dedim.Kahveye geldim.Baktım ki bizim arkadaş ortada yok,herhalde bir yere gitti emaneten bıraktı diye düşünüp beklemeye başladım.Akşam oldu gelen giden yok.Mecburen kahve ile ilgilenen kişiye sordum.



-Nerede buranın sahibi.?

-Benim.

-Sizden önceki nerede ?

-Sizlere ömür.

-Nasıl ne zaman

-Üç ay önce

-Hastamıydı, nasıl oldu

-Serseri bir oğlu vardı. Ortada hiç sebep yokken babasının üzerine saldırır.Bir şeyler öğrenmeye çalışırdı oda ona söylemezdi Ben seni söyletmesini bilirim deyip öldüresiye her gün döverdi .Bir gün dayaktan kalkamadı ve öldü.

Göçmen arkadaşı sordum.



-O buradan göçtü.

-Nereye

-Çerkezköy tarafında bir köye

Anlaşılan oydu ki oğlu bir şeylerden şüphe etmiş ama söyletememişti. Göçmen arkadaşta burada ayrılmıştı. Benim odunluğa bakmam şarttı.Kahveciye

-Yardımcıya ihtiyacın var mı? yeni geldim.bir işin ucundan tutayım istiyorum.Hem kahvede kalır beklemiş olurum.

-Yevmiye veremem yer içer,yatar kalkarsın az da olsa bir miktarda haftalık belki verebilirim.Kabul edersen başla

-Kabul ettim ve çalışmaya başladım, kahvede yatıp kalkıyor.Üçüncü gün odunluğa girdim.Tenekeyi gömdüğümüz yeri kazdım.Boş hiçbir şey kalmamış.

Tanıdıklardan da göçmen arkadaşın gittiği yeri tam olarak öğrenmeye çalışıyordum.15 20 gün sonra araştırmalarım sonuç verdi ev adresini temin etmiştim. Kahveciye acil bir durum olduğunu gitmem gerektiğini söyliyerek işten ayrıldım.Ve arkadaşın peşine düştüm.İkamet ettiği köye geldiğimde adresi sordum.Hemen tanıdılar.Evi köy kahvesinin karşısındaydı.Kahveye gittim sordum ne zaman nasıl geldi diye neden aradığımı sordular bende çok iyi arkadaşız uzun zamandır görüşmedik.Görüşelim istiyorum deyince.Bu eve 2 ay önce akşam üzeri gördüğümüz kadarıyla bir yatak dengi ve birazda mutfak eşyası öte beri ile geldi eşyalarını at arabasından indirken çok zorlanıyordu yardım edelim istedik müsaade etmedi.Şu an kendisi hasta İstanbul Haydarpaşa hastahanesin de yatıyor.

-Nesi var?

-Anlamadık birden hastalandı. Muhtar Hastahane ye zor yetiştirdik demişti.

-Hemen İstanbul’ a gideyim diye aklımdan geçti.Oradakilere teşekkür ettim ve köyden ayrıldım.

Ancak ertesi gün yola çıkabildim. Hastahane ye vardım ,kaldığı odayı öğrendim.Kapıyı açtığımda yatıyordu benden tarafa döndü,Ali geldin mi arkadaşım? dedi bunlar son sözleri oldu oda daha fazla konuşamadan rahmete kavuştu. Son anına yetişmiştim. Ancak teneke hakkında kahvecinin söylediklerinden başka hiçbir şey öğrenememiştim.

Tekrar köye döndüm ev sahibini buldum durumu anlattım. Evi bana kiralamasını istedim. İçeride’ ki eşyaları bahane etti kimi kimsesi yok.Eşyaları bir köşede durur, olur ya dediğin gibi arayan olursa köşeden alır gider anlaşmıştık.

Taşındığımdan itibaren evin içerisini didik, didik ettim. Hela çukurları,duvarları,ocaklığı,tavan arası,bahçe şüphe ettiğim aklıma gelen bakabileceğim her yere varana kadar adeta kırdım döktüm evi yeniden yaptım.Bir müddet sonra kanaat getirdim ki yok.Başka bir yere saklamıştı rahmetli.Ne onlara nede bana nasip olmamıştı.


Onun içindir’ ki Diyordu;

“Arkadaşım böyle bir şey mi buldun veya buldunuz ilk yapacağınız sadakasını vermek olsun.”

Yoksa bizim gibi hayrını göremezsiniz
Meltun
 

Mushap

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Ocak 2020
Mesajlar
296
Puanları
12
Arkadaşım böyle bir şey mi buldun veya buldunuz ilk yapacağınız sadakasını vermek olsun.”
Kulağa küpe olsun denilen türden ustam eline sağlık
 
Üst