- Katılım
- 19 Ocak 2020
- Mesajlar
- 1,049
- Puanları
- 151
Sanduka mezarlar en çok karşılaşılan mezar tiplerinden birisidir. Mezar mimarisi içerisinde araştırmacıların oda mezar ve sanduka mezar tiplerini ayırt etmede sorunlar yaşar. Taştan inşa edilmiş bazı oda mezarın boyut ve duvar yapım teknikleri bakımından taş örgü sanduka mezarı ile belirgin farklılıklar göstermemesidir. Bu farklılıkların oluşmamasının en önemli nedeni ise bir oda mezarın boyut, yükseklik, duvar tekniği, giriş gibi temel özelliklerin nasıl olması ve bunların standartlarının ne olması gerektiği konusunda araştırmacılar arasında ortak bir noktanın bulunmamasıdır.
Erken dönemlerden itibaren yaygın olarak görülmeye başlayan sanduka mezarlar oda mezarlarından öncüsü niteliğinde olmakla birlikte bireysel gömüler için kullanılmıştır. Sanduka mezarlar birçok nekropolde görülmekle beraber ana kayaya oyulmuş olarak yapılan tipi en yaygın olanıdır. Ana kaya üzerine oyularak yapılan sanduka mezarın yanı sıra yerel özellikler gösteren tek parça büyük plaka blokların bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulan sanduka mezarlarda nekropol alanlarında bulmak mümkündür.
2008 yılında yapılan kaçak kazılarda ortaya çıkan envanterli mezar yapısının kesme taşlarla dikdörtgen şeklinde duvar örülerek inşa edildiği ve üzerinin de büyük düz bloklarla örtülerek kapatıldığı ilk etapta tespit edilmiştir. Mezar odasının tabanında bir iskelet bulunmuş ve daha sonra kaldırılmıştır .
Bu iskeletin kaldırılması ile birlikte mezarının çift katlı bir mezar olduğu ortaya çıkmış, daha sonra mezarın tabanında görülen büyük blokların da kaldırılmasından sonra altında iki uzun iki kısa plaka tipinde bloklarla oluşturulmuş sandukanın varlığı tespit edilmiştir fakat bu sandukada herhangi bir gömü bulunamamıştır.
Boş sanduka mezarlar
Antik çağda, cesedi bulunmayan ünlü kişilerin anısına yapılan içi boş olan mezar tipine “Kenotaphion” denilmektedir . “Kenotaph”, bedeni başka bir yere gömülmüş veya nerede olduğu bilinmeyen kişiler adına inşa edilmiş olduğu için bir tür anıt mezar olduğu düşünülmüştür.
Erken dönemlerden itibaren görülmeye başlayan sanduka mezarların kullanımı Arkaik dönemden itibaren yoğun biçimde görülmektedir. Klasik ve Hellenistik dönemde ve daha sonra Roma döneminde de kullanılan bu mezar tipine birçok antik kent nekropolünde rastlanmaktadır.
Açılan bir sanduka mezar örneğini incelediğimizde mezarın köşeli kesme taşlardan inşa edilerek yapıldığı anlaşılmış ve mezar boyutunun Doğu-Batı yönünde 2.47m, Kuzey Güney yönünde 1.10m olduğu ölçülmüştür. Daha sonra sanduka mezarın zeminini ortaya çıkarmaya yönelik yapılan çalışmalarda 1.60m derinlikte güney duvarına yakın kenara kafatası doğu yön de dorsal olarak yatırılmış iskelete ulaşılmıştır.
İskelet üzerinden çeşitli boyutlarda taşlar kaldırılarak ince temizliği yapılmış ve temizlik bittikten sonra kafatası, vücut ön kısmı, diz kapakları ve ayak kısmında aşırı bozulma olduğu gözlemlenmiştir. İskeletin diz kapağı çevresinde 2 adet pişmiş toprak Amphoriskos ve 1 adet Strigilis olmak üzere toplam 3 adet eser ele geçmiştir.
Sanduka mezarlar, kaya ve oda mezar kadar yaygın olmadıkları için çok fazla inceleme şansı bulamadık. Şunuda belirtmemizde fayda var, çoğu defineci açtıkları mezarların oda mezar olduğunu düşünürken aslında bunlar birer sanduka mezarlardı. bilgi yetersizliği yüzünden bunları ayrıca inceleme şansımız olmadı.
Erken dönemlerden itibaren yaygın olarak görülmeye başlayan sanduka mezarlar oda mezarlarından öncüsü niteliğinde olmakla birlikte bireysel gömüler için kullanılmıştır. Sanduka mezarlar birçok nekropolde görülmekle beraber ana kayaya oyulmuş olarak yapılan tipi en yaygın olanıdır. Ana kaya üzerine oyularak yapılan sanduka mezarın yanı sıra yerel özellikler gösteren tek parça büyük plaka blokların bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulan sanduka mezarlarda nekropol alanlarında bulmak mümkündür.
2008 yılında yapılan kaçak kazılarda ortaya çıkan envanterli mezar yapısının kesme taşlarla dikdörtgen şeklinde duvar örülerek inşa edildiği ve üzerinin de büyük düz bloklarla örtülerek kapatıldığı ilk etapta tespit edilmiştir. Mezar odasının tabanında bir iskelet bulunmuş ve daha sonra kaldırılmıştır .
Bu iskeletin kaldırılması ile birlikte mezarının çift katlı bir mezar olduğu ortaya çıkmış, daha sonra mezarın tabanında görülen büyük blokların da kaldırılmasından sonra altında iki uzun iki kısa plaka tipinde bloklarla oluşturulmuş sandukanın varlığı tespit edilmiştir fakat bu sandukada herhangi bir gömü bulunamamıştır.
Antik çağda, cesedi bulunmayan ünlü kişilerin anısına yapılan içi boş olan mezar tipine “Kenotaphion” denilmektedir . “Kenotaph”, bedeni başka bir yere gömülmüş veya nerede olduğu bilinmeyen kişiler adına inşa edilmiş olduğu için bir tür anıt mezar olduğu düşünülmüştür.
Erken dönemlerden itibaren görülmeye başlayan sanduka mezarların kullanımı Arkaik dönemden itibaren yoğun biçimde görülmektedir. Klasik ve Hellenistik dönemde ve daha sonra Roma döneminde de kullanılan bu mezar tipine birçok antik kent nekropolünde rastlanmaktadır.
Açılan bir sanduka mezar örneğini incelediğimizde mezarın köşeli kesme taşlardan inşa edilerek yapıldığı anlaşılmış ve mezar boyutunun Doğu-Batı yönünde 2.47m, Kuzey Güney yönünde 1.10m olduğu ölçülmüştür. Daha sonra sanduka mezarın zeminini ortaya çıkarmaya yönelik yapılan çalışmalarda 1.60m derinlikte güney duvarına yakın kenara kafatası doğu yön de dorsal olarak yatırılmış iskelete ulaşılmıştır.
İskelet üzerinden çeşitli boyutlarda taşlar kaldırılarak ince temizliği yapılmış ve temizlik bittikten sonra kafatası, vücut ön kısmı, diz kapakları ve ayak kısmında aşırı bozulma olduğu gözlemlenmiştir. İskeletin diz kapağı çevresinde 2 adet pişmiş toprak Amphoriskos ve 1 adet Strigilis olmak üzere toplam 3 adet eser ele geçmiştir.
Sanduka mezarlar, kaya ve oda mezar kadar yaygın olmadıkları için çok fazla inceleme şansı bulamadık. Şunuda belirtmemizde fayda var, çoğu defineci açtıkları mezarların oda mezar olduğunu düşünürken aslında bunlar birer sanduka mezarlardı. bilgi yetersizliği yüzünden bunları ayrıca inceleme şansımız olmadı.