Surp Arak,elost Manastiri (Muş)

Kamhi Leonard

Anu_ŞaVaN
VİP Üye
Katılım
20 Ocak 2020
Mesajlar
1,355
Puanları
150
Konum
YaŞaMıN OlduĞu HeR YeR
Tarihçe
Taron (Ermenice telafuzuna daha yakın olduğu için kimi zaman Tarawn olarak yazılır), Ermenistan'ın geniş ve verimli Muş ovasını kapsayan bir kazasının adıymış. Burası Ermeni putpereslik döneminin en önemli dini merkezlerinden biriymiş ve gene burasıdır ki, 4üncü yüzyılda Kral Trdat Hıristiyanlığı kabul ettirme yolunda silahlı çatışmaya başvurmuştur. Hıristiyanların nihai zaferden sonra tapınakların mülklerine el konmuştur ve Aziz Krikor Lusavoriç'in başında bulunduğu kiliseye devredilmiştir. Bundan sonra da Aziz Krikor Lusavoriç Taron'un putperest tapınakları yerinde birçok manastır kurmuştur.
Sonraki dört yüzyıl boyunca Taron, Mamikonyan sülalesi tarafından yönetilmiştir. Evlilik yoluyla kilise varlıklarının çoğunu miras almışlardır. 8inci yüzyılda Mamikonyanlar Taronu'a himayelerini, 825'te bölgede ayrı bir prenslik kuracak Bagratuni (Bagratlı) sülalesinin bir koluna kaybetmiştir.
Muş vadisi 967'de Bizans tarafından ilhak edilmiştir. 1075'te Bizans İmparatorluğu'nun Selçuklulara Malazgirt(Manzikert)'te yenilmesiyle Taron'un çoğu tekrar Ermeni hakimiyetine kavuşmuştur. Bu hükümdarlar Mamikonyan sülalesinin devamıdır, ne de olsa Bagratlı ve Biazans dönemlerinde Muş vadisinin güneyindeki dağlık bir bölgede olan Sasun'un vadilerini yönetmeye devam etmişlerdir. Mamikonyanlar, 1190'a kadar Taron'a yapılan Müslüman akınlarına direnmeyi ve bağımsızlıklarını korumayı başarmıştır. Taron'un Müslümanlara yitirilmesinden sonra dahi, Mamikonyanlar Sasun'u 13üncü yüzyıla kadar yönetmeyi başarmıştır; hatta ve hatta, bilfiil bağımsızlık daha sonrasında dahi devam etmiştir.
13üncü ve 16ncı yüzyıllar arasında, Taron'u çeşitli Moğol ve Türkmen boyları yönetmiştir. Osmanlı İmparatorluğu Muş vadisini 1535'te topraklarına eklemiştir. Bundan sonra 19uncu yüzyılda Bitlis vilayetine bağlandığı döneme kadar da Erzurum'dan yönetilmiştir.
1915'te Muş vadisi halen yoğun nüfusludur. Nüfusun yarısından fazlası Ermeni, gerisi Kürt olmakla birlikte 120 kasaba ve köyde yaklaşık 70,000 Ermeni bulunmaktadır. Soykırım sırasında bu Ermenilerin çoğunun kaderi tehcir ve ölüm yürüyüşlerinden ziyade katliam olmuştur. Sağ kalabilenlerin çoğu doğuya, Rus topraklarına kaçarak ya da Rus ordusunun 1915 Temmuzunda Van Gölü'nün doğu kıyılarını kısa bir süreliğine işgal etmesine dek dağlarda saklanarak hayatta kalmayı başarabilmiştir.

Manastırın Tarihçesi
Yerel söylenceye ve 1079 tarihli bir belgedeki kayda göre Arak'elots manastırı, 4üncü yüzyılda Aziz Krikor Lusavoriç tarafından Roma'da kendine verilen çeşitli kutsal emanetleri barındırmak için kurulmuştur. Aziz Petros ve Aziz Pavlos'ün sol kolları ile havari Andreya'nın sağ kollarının arasında bulunduğu bu mukaddes emanetler, manastıra adını vermiştir.
Ancak manastır olarak Arak'elots, muhtemelen 10uncu yüzyılın ortalarında kurulmuştur. Günümüze ulaşan yapıların hiçbiri daha eskiye dayanmaz. Bizans-sonrası yenilenmiş Mamikonyan döneminde manastır, Taron'un önde gelen bir kültürel merkezi olmuştur.
Mamikonyan hakimiyetinin son bulmasıyla manastırın hikayesi Müslüman akınları, katliamlar, kısa sürelik terk ediliş ile monastik cemaatin yeniden toplanması ve kısa süren yeniden canlanmalardan ibarettir. Osmanlı hakimiyeti ile kararlı bir dönem sağlanmıştır ve manastır gelişmiştir, ancak 17nci yüzyıl Osmanlı-Fars Savaşları'ndan yine olumsuz şekilde etkilenmiştir. 1660'larda bir deprem binaların çoğunda tahribata yol açmıştır. 1890'ların ortalarında katliamlar olmuştur ve cemaat sadece bir baş rahip ile iki veya üç keşişle kalmıştır. Ne var ki, mukaddes emanetlerin varlığı, manastırın Birinci Dünya Savaşı'na dek önemli bir hac mekanı olmaya devam etmesini sağlamıştır. 1915'te manastıra saldırılmıştır ve son başrahip Yovhannes Vardapet Muratyan öldürülmüştür.

Tarif
Muş şehrinin yaklaşık olarak 8 km doğusunda bir vadi, ovadan güneydeki dağlara uzanır. Resmi adı Derecik olan Arak köyü bu vadinin dibindedir. Buradan bir yol vadinin batı tarafından köyden yüksekte olan manastıra çıkar. Manastır sağlam iken kubbeleri Muş ovasından görülürmüş. Manastırın bulunduğu düzlülk alan günümüzde çadırların kurulacağı yayla olarak kullanılır. Arak'tan çıkan yolun yanı sıra Muş'tan da çıkan bir yol vardır. Bu yolun yarısında Haspet olarak bilinen bir küçük kale vardır. Yol günümüzde oldukça aşınmış durumdadır. İyi durumda olduğu zamanlarda bu yol Muş'tan manastıra ulaşımı muhtemelen yaklaşık üç saatte mümkün kılarmış.
Manastırın çoğu yüksek duvarlarla çevriliymiş. Bu duvarların içinde kubbeli bir büyük kilise, kilisenin önünde duran jamatun, bir adet üç katlı çan kulesi, kilisenin güney ve kuzeyinde birer şapel ve çeşitli monastik konaklama yerleri ve ikincil binalar varmış. Biraz güneyde ve duvarların dışında ikinci bir kubbeli kilise varmış.
Ana kilise Surp Arka,elost adını taşırmış. Kare içinde haç planı varmış ve Ermeni kiliselerine özgü olmayan bir şekilde baştan aşağı tuğladan yapılmıştır. Tuğlalar içten, bir zamanlar fresk izleri taşıyan bir kat alçıyla kaplıymış. Dört köşesinde de iki katlı yan odalar varmış. 1960'larda kubbesiyle yüksek sekizgen alnı sağlammış, ancak rivayete göre 1960'ların başında Muş makamları patlayıcılarla kubbeyi çökertmiştir. Kilise muhtemelen 10uncu ve 13üncü yüzyıllardandır. Tuğla işi Bizans etkisi ve bir 10uncu veya 11inci yüzyıl yapım tarihi önerir, ancak uzun alnıyla konik çatısı bundan daha geç döneme ait olmalıdır (1660 depremi sonrasından onarma da olabilir).
Kilisenin batı girişinde bir jamatun varmış. Tarihi, bir yazıta göre 1555 imiş. Aziz Krikor Kilisesi olarak da bilinirmiş. Kendisinden geriye pek bir şey kalmamıştır. Epey kabaca inşa edilmiş ve standart tasarımmış: dikdörtgen plan ve dört merkezi sütun üzerindeki kemerlerle desteklenmiş çatı. Girişi, 1791'de yaptırılan üç katlı çan kulesinin alt kısmının oluşturduğu sundurmadanmış.
Ana kilisenin güneyinde ve güney duvarına dayalı Aziz Stefonos şapelinin kalıntıları vardır. Tasarımı basittir - tek nef ve beşik kemerden ibarettir - ve 1663 tarihli bir onarımdandır. Söylenceye göre Timur tarafından mahvedilmiştir ve Bizans'ın Taron'u kaybettiği dönemden bir Mamikonyan kralının mezarını barındırdığı daha eski bir kilisenin yerine inşa edilmiştir. Ana kilisenin kuzey duvarına da Aziz Kevork'a adanmış bir küçük şapel varmış. Bugünse geriye kendisinden eser kalmamıştır.
Bir zamanlar manastırın güney duvarının dibinde sıra dışı büyüklükte dokuz haçkar varmış. Üzerinde tarihi yazanlar şu tarihleri taşırmış: 1123, 1125, 1141, 1182 ve 1562. 1970'lerde hepsi paramparça edilmiştir ve parçaları da uzaklaştırılmıştır (1998'de bu parçaların bazısı yerinde duruyordu).
Manastırı çevreleyen duvarın biraz doğusundaki bir mesafede kubbeli Aziz Tatevos (Thaddeus) şapeli vardır. Dikdörtgen içinde haç planlıdır, köşelerinde yan hücreleri yoktur ve girişi batı kolundandır. Alnın dibi köşe kemerleriyle desteklenmiştir. Kilisenin iç yüzü orijinal haliyle alçıyla kaplı tuğlaymış, fakat kemerlerle köşe kemerleri kesme taş ile yapılmıştır. Dış yüzü taş ile kaplıdır - alnın tamamı ve cephenin manastır tarafına bakan yükseltisi kesme taş ile kaplıdır. Diğer seviyeler kaba duvardan yapmadır. Kilise muhtemelen 14üncü ila 16ncı yüzyıllar arasındadır.
Duvarın kuzeybatısında duru ve buz gibi suyu akan bir çeşme vardır.
Arka,elost Manastiri, mukaddes emanetlerinden ikisinin kurtuluşuyla Ermenistan Cumhuriyeti'nde halen iyi bilinmekte, tanınmaktadır. Manastıra 1205'te, 1200'de yazılmış bir büyük tezhipli vaiz kitabı satın alınmıştır. 1915'te manastırda halen korunmaktaymış ve manastırın en değerli emanetiymiş. Kitabın yok oluşunu, canlarını kurtarmak için Rus kontrolü altındaki Ermenistan'a kaçan iki kadın önlemiştir. Çok büyük ve de o denli ağır olduğu için (günümüze gelmiş en büyük Ermeni el yazması kitaptır), kitabı ikiye ayırıp yarısını Erzurum'daki bir Ermeni kilisesine gömüp (bu kısmı daha sonra kurtarılmıştır) diğer yarısını da aralarında paylaşmaları gerekmiştir. Manastırın içindeki ahşap kapılardan biri 1134 tarihli bir adet büyük, süslüce oymalı çift kapıymış. Manastırın yağmalanmasından bir yıl sonra, 1916'da, kapıyı bir Ermeni Bitlis'te bulmuştur ve saklanması için Tiflis'e göndermiştir. Kapı, 1925'te Erivan'a götürülmüştür ve bugün Ermenistan Devet Tarih Müzesi'nde sergilenmektedir.
arakelots_old_view1s.jpg5237s.jpg5241s.jpg

Yakınlardaki bir Aziz Tatevos Şapel i
5252s.jpg

Büyük hackarlari gösteren eski bir resim karesi
FB_IMG_1590933324349.jpg
 
Üst