- Katılım
- 19 Ocak 2020
- Mesajlar
- 1,049
- Puanları
- 151
Sümer şehirlerinden biri olan Ur’daki kraliyet mezarlarında bugüne kadar keşfedilmiş en çarpıcı arkeolojik hazinelerden bazıları bulunmuştur.Burada 1922 – 34 yılları arasında on iki yıl sürmüş ve dünyanın ilk medeniyetlerinden birinin ayrıntılı bir resmini ortaya çıkarmış olan İngiliz arkeolog Sir Leonard Woolley’nin önderliğinde yapılmıştır.
Ur’da Woolley, bir mezarlık keşfetti ve bu mezarıkta 1840 mezar bulunuyor. Bunlardan on yedi tanesi büyük olasılıkla krallar ya da önemli devlet adamları için inşa edilmişti, çünkü diğerlerinden daha geniş ve daha sağlam yapılmışlardı.Mezarlardan iki tanesi bozulmadan günümüze ulaşmış. Bu mezarlar Ur kralları Akalamdug ve Meskalamdug’a aitti ve MÖ yaklaşık 2500’e tarihleniyordu.
Şaşırtıcı bir bulgu ise kral ve kraliçelerle birlikte gömülen insanların sayısıydı. Büyük Ölüm Çukuru olarak bilinen en büyük mezarda 74 kişinin iskeleti vardı; bunlar büyük olasılıkla -efendilerine sonraki yaşamda da göz kulak olmak için- zehir içerek kendilerini öldüren saray mensupları ve hizmetçilerdi. Ancak bu, Mezopotamya’da insan kurban edildiğine dair bulunmuş tek örnektir, dolayısıyla bunun bir gelenek olup olmadığı kesin değildir.
İngiliz arkeolog Leonard Woolley’in keşfettiği 16 kraliyet mezarının en mükemmeli Puabi’ye aittir. Puabi Birinci Ur Hanedanı döneminde yaşayan ve hükümdarlar arasında önemli statüye sahip olan Sümer kadın.
Puabi’nin mezarı
Dönemin kraliçesi Puabi için yapılan cenaze töreni oldukça dikkat çekicidir. Çeşitli kaynaklarda bu törenle ilgili bilgiler aktarılmıştır. Kraliçenin ölü bedeninin eşsiz bir ihtişamla süslendiği, vücudunun üst kısmının altın ve gümüşten boncuklarla ve lacivert taşı, kırmızı akik, Kadıköy taşı, babakoru gibi kıymetli taşlardan incilerle bezenmiş bir örtüyle örtüldüğü; örtünün aşağısındaki püsküllerin, yine aynı taşlardan yontulmuş incilerden yapıldığı aktarılmıştır. Ayrıca kraliçenin başına ağır bir peruk, onun üstüne de taç yaprakları mavi ve beyaz ağır kakmalarla bezenmiş som altın çiçeklerden, gürgen ve söğüt yapraklarından bir başlık takıldığı da görülmüştür. Kulaklarını süsleyen küpelerde, ölünün yanı başına konulmuş mücevherlerde, iğnelerde ve ihtişamlı başlıklarda altının parıldadığı söylenmiştir. bunların yanı sıra 3 kadın hizmetçisi de Puabi’ye eşlik edenler arasındadır.
Bu hücrenin bitişiğinde bulunan “ölüm” çukuruna Puabi’nin eşyaları yerleştirilmiştir.
Ölüm çukurunda bulunanlar,
Büyük kıyafet sandığı,
Kırmızı, beyaz ve mavi mozaiklerle donatılmış ve bir çift öküzün ardına bağlanmış, kızaklı savaş arabası,
Oyun tahtası,
İki adet süslir,
Çukurun rampalı girişinde, bellerinde bakır hançerleri olan 5 erkek nöbetçi,
Savaş arabasının yakınında öküzlerin bakımı ile sorumlu 4 seyis,
Puabi’ye öteki dünyada eşlik edecek olan, iki sıraya serili 13 kadın hizmetçi,
Altın ve gümüş alaşımı su bardağı.
Ur Kenti Kral Mezarları ve Ölüm Çukuru
Ur kentinde bulunan iki büyük mezar, metrelerce toprak altında kalması sebebiyle tamamen el değmemiş olarak günümüze dek ulaştı. Ur şehrinin surları dışında yer alan mezar alanında yürütülen kazılarda 1840 adet mezar tespit edilmişti.
Kraliçe Puabi’ye ait mezarda, kraliçe haricinde, 6 erkek ve 68 kadın iskeleti bulundu. İskeletlerin üzerinde, törensel kıyafetler ve beraberlerinde kraliçeye hizmetlerini ifade eden altler bulunmuştu.
Örneğin 6 erkek, silahlı olarak mezarın giriş noktasında bulunmuştu. Kraliçeyi ölüm sonrası hayatında veya mezar soyguncularına karşı korumak amacıyla bu askerlerin belki zehirlenerek öldürüldükleri ve ellerinde silah tutar vaziyette, cesetlerinin mezar girişine yerleştirildiği tahmin edilmektedir.
Kadın iskeletleri ise, ölüm çukurunun kuzeybatı köşesinde dörderli sıralar halinde bulundu. Tamamı kırmızı kıyafetler giymiş olan kadın iskeletlerin üzerinde, altın ve gümüş takılar, çeşitli süs aletleri yer alıyordu. Güneydoğu duvarının önünde yatan 6 kadının ellerinde lir ve arp müzik aletleri vardı.
Mezarda bulunan tüm cesetler numaralandırılmıştı buna göre, mezarın Sağ üst köşesinde bulunan 61 nolu ceset, diğerlerinden daha özenli ve gösterişli kıyafetlere sahipti ve ağzının yanında gümüş bir tumbler vardı. Bu cesedin Kraliçe Puabi’ye ait olduğu anlaşıldı.
Kraliçenin gömülüşü aşamasında, bu hizmetkarların gönüllü olarak veya zorla zehir içilerek öldürüldüğü ve mezar alanına, gerçek hayatta kraliçeye hizmet ettikleri görevler çerçevesinde yerleştirildikleri düşünülüyor.
Büyük Ölüm Çukurunda Katliam
Bir erkek asker ve bir kadının kafataslarının arka kısımlarında şiddetli darbe izi tespit edildi. Bir tahmine göre bu iki kişi verilen zehirle ölmemiş ve canlı canlı gömülmeleri için başlarına vurularak öldürülmüşlerdi.
2011'in başlarında, CT tarayıcıları ve adli tıp yardımıyla, Penn Müzesi Arkeoloğu Aubrey Baadsgard ve meslektaşları, Ur'un Kraliyet Mezarlarında bulunan kurbanlara gerçekte neler olduğunu öğrenmek için yeni bir çalışma yaptılar.
Baadsgard ve ekibi farklı kraliyet mezarlarından alınan altı kafatası incelediler ve ekibinin bulduğu şey oldukça ürkütücüydü. Antiquity dergisinde yayınlanan sonuçlar, bu bireylerin künt kuvvet travması sonucu yani darbelerle öldürüldüğünü gösteriyordu. Bu durum zehirlenerek öldürülmelerinden daha acımasızcaydı ve gönüllü olarak değil, zorla bu mezar merasimine dahil edildikleri fikrini kuvvetlendiriyordu
Kozmetik kap, Altın bardak ve kaseler
Kraliyet Mezarlığı'nda bulunan taş kapların çoğu, İran Platosu üzerinde bulunan açık renkli kalkerli bir taş olan alabaster'den yapılmıştır. En belirgin örnek ise, Puabi'nin mezarında bulunan eski Mâlâhi Toprakları (Tepe Yahya) ile aynı olan bir desenle süslenmiş Kabuk şeklindeki kozmetik kaptır.
Ur Standartları
Belki de Kraliyet Mezarları'nın en ikonik eseri Ur Standart'tır. Bir askerin vücudunun yanındaki büyük mezarlardan (PG 779) birinde bulundu. Dört cephesinde çeşitli tasvirler bulunan bu sanat eserinin üzerinde savaş ve barış anlarını gösteren tasvirler yer almaktadır.
Ur'un Aslanı:
Gümüşten yapılmış, muhtemelen bir koltuğun kolu için bir finial olarak kullanılmıştır. Gözleri kabuk ve lapis lazuli'den yapılmıştır.
Ur'un Kraliyet Oyunu:
Tahta, kabuk, kırmızı kireçtaşı ve lapis lazuli'nin kakmalı ahşaptan yapılmıştır. Yirmi karesi var. Kartın içi boş ve oyun parçalarının saklanması için kullanılır. Oyunun modern tavla oyununa öncülük ettiği düşünülmektedir. Bu oyunun birçok örneği antik Yakın Doğu'da bulundu.
Kralın kraliyet asası .
Bu asa kraliyet mezarlarının en büyüğünde bulundu (PG 779). Uç kapaklar, kırmızı ve mavi rozetlerle kaplanmış mantar şeklindeki kabuklardan oluşmaktadır. Üzerinde silindir contalarına benzeyen beş adet ince altın folyo ve altın bant yer almaktadır. Diğer bantlar kabuk ve kırmızı kireçtaşından oluşan halkalarla ayrılmış üçgen mozaikleridir. Uzunluğu 41.5 santimetredir.
Kraliçe Puabi’ye ait eşyalar
Kraliçe Puabi’nin baş kısmında altın parçalardan oluşan bir başlık bulunmuştu, yeniden düzenlenmiş hali British museum’da sergilenmektedir. Ayrıca Puabi’ye aiy lapis lazuli'den yapılmış 3 adet silindir mühür bulunmuştur.
The Ram in the Thicket
Bu heykel bir ağacın yapraklarını yiyen bir markhor keçisini tasvir eder. Büyük Ölüm Çukurundan çıkarılan bu sanat harikası eser oldukça hasar görmüş ve eksik durumdaydı. Şu an British museum’da sergilenen eser, orjinaline benzer bir rekonstrüksiyondur. Heykel 45.7 santimetre yüksekliğindedir.
Boğa Başlıklı Lir
Ur kral mezarlarında bulunan altın ve gümüş kaplama, boğa başlıklı 3 adet Lir, bugüne dek bulunmuş, en eski telli müzik aletleridir. Yapım tekniğindeki ustalık kadar, üzerlerindeki resim ve işlemeler hayranlık uyandırıcıdır.
Ur’da Woolley, bir mezarlık keşfetti ve bu mezarıkta 1840 mezar bulunuyor. Bunlardan on yedi tanesi büyük olasılıkla krallar ya da önemli devlet adamları için inşa edilmişti, çünkü diğerlerinden daha geniş ve daha sağlam yapılmışlardı.Mezarlardan iki tanesi bozulmadan günümüze ulaşmış. Bu mezarlar Ur kralları Akalamdug ve Meskalamdug’a aitti ve MÖ yaklaşık 2500’e tarihleniyordu.
Şaşırtıcı bir bulgu ise kral ve kraliçelerle birlikte gömülen insanların sayısıydı. Büyük Ölüm Çukuru olarak bilinen en büyük mezarda 74 kişinin iskeleti vardı; bunlar büyük olasılıkla -efendilerine sonraki yaşamda da göz kulak olmak için- zehir içerek kendilerini öldüren saray mensupları ve hizmetçilerdi. Ancak bu, Mezopotamya’da insan kurban edildiğine dair bulunmuş tek örnektir, dolayısıyla bunun bir gelenek olup olmadığı kesin değildir.
İngiliz arkeolog Leonard Woolley’in keşfettiği 16 kraliyet mezarının en mükemmeli Puabi’ye aittir. Puabi Birinci Ur Hanedanı döneminde yaşayan ve hükümdarlar arasında önemli statüye sahip olan Sümer kadın.
Puabi’nin mezarı
Dönemin kraliçesi Puabi için yapılan cenaze töreni oldukça dikkat çekicidir. Çeşitli kaynaklarda bu törenle ilgili bilgiler aktarılmıştır. Kraliçenin ölü bedeninin eşsiz bir ihtişamla süslendiği, vücudunun üst kısmının altın ve gümüşten boncuklarla ve lacivert taşı, kırmızı akik, Kadıköy taşı, babakoru gibi kıymetli taşlardan incilerle bezenmiş bir örtüyle örtüldüğü; örtünün aşağısındaki püsküllerin, yine aynı taşlardan yontulmuş incilerden yapıldığı aktarılmıştır. Ayrıca kraliçenin başına ağır bir peruk, onun üstüne de taç yaprakları mavi ve beyaz ağır kakmalarla bezenmiş som altın çiçeklerden, gürgen ve söğüt yapraklarından bir başlık takıldığı da görülmüştür. Kulaklarını süsleyen küpelerde, ölünün yanı başına konulmuş mücevherlerde, iğnelerde ve ihtişamlı başlıklarda altının parıldadığı söylenmiştir. bunların yanı sıra 3 kadın hizmetçisi de Puabi’ye eşlik edenler arasındadır.
Bu hücrenin bitişiğinde bulunan “ölüm” çukuruna Puabi’nin eşyaları yerleştirilmiştir.
Ölüm çukurunda bulunanlar,
Büyük kıyafet sandığı,
Kırmızı, beyaz ve mavi mozaiklerle donatılmış ve bir çift öküzün ardına bağlanmış, kızaklı savaş arabası,
Oyun tahtası,
İki adet süslir,
Çukurun rampalı girişinde, bellerinde bakır hançerleri olan 5 erkek nöbetçi,
Savaş arabasının yakınında öküzlerin bakımı ile sorumlu 4 seyis,
Puabi’ye öteki dünyada eşlik edecek olan, iki sıraya serili 13 kadın hizmetçi,
Altın ve gümüş alaşımı su bardağı.
Ur Kenti Kral Mezarları ve Ölüm Çukuru
Ur kentinde bulunan iki büyük mezar, metrelerce toprak altında kalması sebebiyle tamamen el değmemiş olarak günümüze dek ulaştı. Ur şehrinin surları dışında yer alan mezar alanında yürütülen kazılarda 1840 adet mezar tespit edilmişti.
Kraliçe Puabi’ye ait mezarda, kraliçe haricinde, 6 erkek ve 68 kadın iskeleti bulundu. İskeletlerin üzerinde, törensel kıyafetler ve beraberlerinde kraliçeye hizmetlerini ifade eden altler bulunmuştu.
Örneğin 6 erkek, silahlı olarak mezarın giriş noktasında bulunmuştu. Kraliçeyi ölüm sonrası hayatında veya mezar soyguncularına karşı korumak amacıyla bu askerlerin belki zehirlenerek öldürüldükleri ve ellerinde silah tutar vaziyette, cesetlerinin mezar girişine yerleştirildiği tahmin edilmektedir.
Kadın iskeletleri ise, ölüm çukurunun kuzeybatı köşesinde dörderli sıralar halinde bulundu. Tamamı kırmızı kıyafetler giymiş olan kadın iskeletlerin üzerinde, altın ve gümüş takılar, çeşitli süs aletleri yer alıyordu. Güneydoğu duvarının önünde yatan 6 kadının ellerinde lir ve arp müzik aletleri vardı.
Mezarda bulunan tüm cesetler numaralandırılmıştı buna göre, mezarın Sağ üst köşesinde bulunan 61 nolu ceset, diğerlerinden daha özenli ve gösterişli kıyafetlere sahipti ve ağzının yanında gümüş bir tumbler vardı. Bu cesedin Kraliçe Puabi’ye ait olduğu anlaşıldı.
Kraliçenin gömülüşü aşamasında, bu hizmetkarların gönüllü olarak veya zorla zehir içilerek öldürüldüğü ve mezar alanına, gerçek hayatta kraliçeye hizmet ettikleri görevler çerçevesinde yerleştirildikleri düşünülüyor.
Büyük Ölüm Çukurunda Katliam
Bir erkek asker ve bir kadının kafataslarının arka kısımlarında şiddetli darbe izi tespit edildi. Bir tahmine göre bu iki kişi verilen zehirle ölmemiş ve canlı canlı gömülmeleri için başlarına vurularak öldürülmüşlerdi.
2011'in başlarında, CT tarayıcıları ve adli tıp yardımıyla, Penn Müzesi Arkeoloğu Aubrey Baadsgard ve meslektaşları, Ur'un Kraliyet Mezarlarında bulunan kurbanlara gerçekte neler olduğunu öğrenmek için yeni bir çalışma yaptılar.
Baadsgard ve ekibi farklı kraliyet mezarlarından alınan altı kafatası incelediler ve ekibinin bulduğu şey oldukça ürkütücüydü. Antiquity dergisinde yayınlanan sonuçlar, bu bireylerin künt kuvvet travması sonucu yani darbelerle öldürüldüğünü gösteriyordu. Bu durum zehirlenerek öldürülmelerinden daha acımasızcaydı ve gönüllü olarak değil, zorla bu mezar merasimine dahil edildikleri fikrini kuvvetlendiriyordu
Kozmetik kap, Altın bardak ve kaseler
Kraliyet Mezarlığı'nda bulunan taş kapların çoğu, İran Platosu üzerinde bulunan açık renkli kalkerli bir taş olan alabaster'den yapılmıştır. En belirgin örnek ise, Puabi'nin mezarında bulunan eski Mâlâhi Toprakları (Tepe Yahya) ile aynı olan bir desenle süslenmiş Kabuk şeklindeki kozmetik kaptır.
Ur Standartları
Belki de Kraliyet Mezarları'nın en ikonik eseri Ur Standart'tır. Bir askerin vücudunun yanındaki büyük mezarlardan (PG 779) birinde bulundu. Dört cephesinde çeşitli tasvirler bulunan bu sanat eserinin üzerinde savaş ve barış anlarını gösteren tasvirler yer almaktadır.
Ur'un Aslanı:
Gümüşten yapılmış, muhtemelen bir koltuğun kolu için bir finial olarak kullanılmıştır. Gözleri kabuk ve lapis lazuli'den yapılmıştır.
Ur'un Kraliyet Oyunu:
Tahta, kabuk, kırmızı kireçtaşı ve lapis lazuli'nin kakmalı ahşaptan yapılmıştır. Yirmi karesi var. Kartın içi boş ve oyun parçalarının saklanması için kullanılır. Oyunun modern tavla oyununa öncülük ettiği düşünülmektedir. Bu oyunun birçok örneği antik Yakın Doğu'da bulundu.
Kralın kraliyet asası .
Bu asa kraliyet mezarlarının en büyüğünde bulundu (PG 779). Uç kapaklar, kırmızı ve mavi rozetlerle kaplanmış mantar şeklindeki kabuklardan oluşmaktadır. Üzerinde silindir contalarına benzeyen beş adet ince altın folyo ve altın bant yer almaktadır. Diğer bantlar kabuk ve kırmızı kireçtaşından oluşan halkalarla ayrılmış üçgen mozaikleridir. Uzunluğu 41.5 santimetredir.
Kraliçe Puabi’ye ait eşyalar
Kraliçe Puabi’nin baş kısmında altın parçalardan oluşan bir başlık bulunmuştu, yeniden düzenlenmiş hali British museum’da sergilenmektedir. Ayrıca Puabi’ye aiy lapis lazuli'den yapılmış 3 adet silindir mühür bulunmuştur.
The Ram in the Thicket
Bu heykel bir ağacın yapraklarını yiyen bir markhor keçisini tasvir eder. Büyük Ölüm Çukurundan çıkarılan bu sanat harikası eser oldukça hasar görmüş ve eksik durumdaydı. Şu an British museum’da sergilenen eser, orjinaline benzer bir rekonstrüksiyondur. Heykel 45.7 santimetre yüksekliğindedir.
Boğa Başlıklı Lir
Ur kral mezarlarında bulunan altın ve gümüş kaplama, boğa başlıklı 3 adet Lir, bugüne dek bulunmuş, en eski telli müzik aletleridir. Yapım tekniğindeki ustalık kadar, üzerlerindeki resim ve işlemeler hayranlık uyandırıcıdır.